Namaz önemlidir; olmazsa olmaz ibadettir. Çünkü, Allah'ı tevhid etmenin eyleme dönüşmüş biçimini temsil etmektedir. Bütün özellikleriyle tevhid hakikati nin davranışlara, duygu ve düşüncelere yansıyan boyutu olarak anlam kazanmaktadır. Allah'ı tekbir etmek, tesbih ve tazim eylemek; O'na hamd etmek, şükür ve senada bulunmak; O'ndan yardım dilemek, günahlar için tevbe ve istigfar etmek; dua etmek, niyazda bulunmak, yalvarmak, tevâzu, huşû, zikir, tefekkür etmek...
Tüm bunlar tevhidin insanlar için gerekli boyutunu ve gereğini ifade etmektedir. Böyle olunca da, namaz tevhid hakikatine iman etmiş kulun tevhidi bir eylemi olarak anlam kazanmaktadır. Allah, vahyi ile insanlara yönelirken; hakikate iman etmiş kulları da dua ile, duanın sistemleşmiş ve yoğunlaşmış halini temsil eden namaz ile yegane rableri olan Allah'a yönelmiş olmaktadırlar.
“Bizler Abdülmenaf soyu ile şan ve şeref konusunda yarışıp dururduk. Onlar yemek yedirdiler, bizde yedirdik. Onlar çeşitli görevler üstlendiler, bizde üstlendik. Onlar verdi, iyilik etti; bizde verdik, iyilik ettik.Develer üzerinde karşılıklı diz çöküp yarışanlar gibi yarışıp durduk. Şimdi onlar; ‘Gökten kendisine vahiy gelen bir peygamberimiz var’ diyorlar. Biz bunu nasıl kabul ederiz? Onların bu çıkışlarına nasıl bir karşılık verebiliriz? Vallahi biz Ona asla inanmayacağız; Onu asla tasdik etmeyeceğiz. Yapabileceğimiz tek şey budur. Abdülmenaf soyuna itaat etmemiz olacak şey değil.”
Peygambere niçin düşmanlık yaptığı sorulduğunda, Ebu Cehil'in söyledikleri, özet şekilde şunlar olmuştur: 'Bizler Abdümenaf soyu ile şan ve şeref konusunda yarışıp durduk. Onlar yemek yedirdiler, bizde yedirdik. Onlar çeşitli görevler üstlendiler, biz de üstlendik. Onlar verdi, iyilik etti; biz de verdik, iyilik ettik. Develer üzerinde karşılıklı diz çöküp yarışanlar gibi yarışıp durduk. Şimdi onlar; 'Gökten kendisine vahiy gelen bir peygamberimiz var' diyorlar. Biz buna nasıl kabul ederiz? Onların bu çıkışlarına nasıl bir karşılık verebiliriz? Vallahi biz, O'na asla inanmayacağız; O'nu asla tasdik etmeyeceğiz. Yapabileceğimiz tek şey budur. Abdümenaf soyuna itaat etmemiz olacak şey değil?
...
Konuyla ilgili başka bir rivayet ise, esasen Hicaz bölgesindeki tüm Arap kabileleri arasında mevcut olan rekabetin, İslam Devleti vesilesiyle, Kureyş'e mensup olmayan bir Arap' ın sözlerinde şu şekilde ifadesini bulmuştur: 'Vallahi ben Muhammed' in söylediklerinin hak olduğunu biliyorum. Bu konuda her hangi bir şüphem yok. Fakat Kureyşliler 'Hicabet bizde olsun dediler' 'Peki' dedik 'Sikaye bizde olsun' dediler 'Peki' dedik. Şimdi ise 'Peygamber bizden' diyorlar. Hayır vallahi yapamam; onların adamına kesinlikle bağlanamam.'
Ya Rabbi!Güçsüz ve çaresiz kaldığımı,halk nazarında hor görüldüğümü yalnız sana yakınıyorum.Ey merhametlilerin en merhametlisi!Sen ezilenlerin,hor görülenlerin Rabbisin.Sen benim Rabbimsin.Ya Rabbi!Sen beni kimlerin eline bırakıyorsun? Beni sertlik ve zorbalık içinde karşılayan bir yabancıya mı?Yoksa, davamda bana etki yapacak bir düşmana mı ?Yeter ki bunlar bana gazabın nedeniyle olmasın eğer bunlar gazabın nedeniyle değilse çektiklerimin hiçbirine aldırmam...(Hz.Muhammed(s))
Resulullah Medineye hicret ettiği zaman, Medinedeki Arap topluluğunun yılın iki ayrı zamanında kutlanan iki ayrı bayrama sahip olduğunu gördü. Nevruz ve Mihrican isimli bu bayramlardan baharın başlangıcı kabul edilen Nevruz 22 mart günü kutlanırken, sonbaharın başlangıcı kabul edilen Mihrican ise gece ve gündüzün eşitlendiği günlerde kutlanırdı.
~
Allah Resulu müslümanlar için Allahın iki bayram tahsis ettiğini bildirdi.
Bunu " Allah sizin için o iki günü daha hayırlı iki günle, Kurban ve Ramazan bayramıyla değiştirmiştir." diyerek mücdeledi.
( Ebu Davud,Salat 245)