Dikkat edilecek olursa ekonomisi bozuk veya sürekli ekonomik krizlerle boğuşan ülkelerde adalet sisteminin sorunlu olduğu, adaletsizliğin genel uygulama haline geldiği görülecektir.
Mazlum olan kesimler ise haksızlığın giderilmesi için yönetim ve hukuka başvurduklarında bir cevap alamadıkları gibi, zulüm âdeta hukukun yardımıyla devam edecektir.
Devleti yönetenler ve zenginler, toplumdaki yoksulluktan doğrudan sorumludurlar ve bu açıdan herhangi bir mazeret arkasına sığınmaları söz konusu olamaz.
Bugün birçok siyasi, dini ve hatta iktisadî parti, grup ve şirketin millî ve dini değerleri sömürmekten vazgeçmedikleri, samimi anlamda inanan ama bilgi zemini eksik olan insanları sonuna kadar istismar ettikleri, sömürdükleri görülmektedir.