Şâir gönüller ne güzel demişlerdir:
"Habîb-i Kibriyâ bâb-ı recâsın ya Resûlallah..
Muhammed Mustafa hayrül verâsın ya Resûlallah..
Tecellayı cemâlinden Elestin bezmi şâd oldu..
Dil-i mecruh-u uşşaka şifâsın yâ Resûlallah.."
Toprak mı benim yerim?
Gök benim olsun derim!
Durmam ki bu diyârda,
Allah'adır seferim!..
Fezânın pınarından,
Kâse kâse içerim!..
Tutarım,ay seni ben,
Senden öte geçerim!..
Bir iklim ki orada,
Rüzgâr olur eserim!..
Sen ağla ey dünyalı,
Ben artık gülümserim!..
Rahmânî kokular burcu burcuydu.
-Ey Âişe, nedir bütün bunlar? Bu hoş kokudan, bu lezzetten haberli misin?
Hazreti Âişe (radıyallahuanhâ):
-Evet,haberliyim , ey Allah'ın Resûlü!..
-Nedir bunun sebebi?
-Yemen illerinden Üveys isimli biri Sizi ziyarete geldi.Bulamayınca da üzgün bir hâlde geri döndü.İşte o gittikten sonradır ki,bu güzel kokular her tarafa tüter oldu.
-Yâ Âişe,swn o zâtı gördün mü?
-Gördüm , ey Allah'ın Resûlü!..
- O hâlde Üveys'i gören gözleri ziyaret edeyim!..
Nezdimde O’ndan daha şerefli olan bir mahlûk yaratmadım! Gökleri ve yeri yaratmadan önce, Arşta ismini kendi ismimle birlikte yazdım. Cennet, O ve ümmeti girmedikçe, bütün yarattıklarıma yasak kılınmıştır.