Nasıl ki iyi bir tohum uygun toprak ve iklim bulamadığı zaman kötüleşmekteyse, üstün doğaya sahip olduğu halde erdemsiz kentlerde kötü eğitim alarak yetişenlerin durumu da böyledir. Bu tür insanlar felsefe vb. Gibi güzel olan her şeye karşı çıkar, buna karşılık, çirkin olan her şeyi güzel görürler. Bunlar genellikle, arzularının, haksızlığın ve zulmün peşinden giderler. Çünkü bunların cevherleri de kendilerini bu(kötü) fiillerden uzak tutacak bir erdem yoktur.
Nasıl ki iyi bir tohum uygun toprak ve iklim bulunmadığı zaman kötüleşmekteyse, üstün doğaya sahip oldukları halde erdemsiz kentlerde kötü eğitim alarak yetişenlerin durumu da böyledir.
Bilim, felsefe ve sanat gibi entelektüel kültürün üç temel ayağı hem halifeler hem de yakın çevresinde bulunanlar tarafından teşvik ediliyor ve onurlandırılıyor, bolca ödüllendiriliyordu.
Geniş kitlelerin bilgiyle kucaklaşmalarıyla birlikte, zenginliğin dolaylı bir sonucu olarak ulaşılan entelektüel düzeyin sağlayacağı başarının yarattığı zevkten keyif alma alışkanlığını kazanan toplumlar, daha fazla entelektüel gelişmeye yol açmaktadır. Elde edilen entelektüel başarıların, yaratıcılığı gözeten, bireyselleşmeyi öne çıkaran, hayal etmeyi ve hayallerin peşinde gitmeyi önemseyen bir eğitim sistemiyle geniş halk kitlelerine ulaştırılması, her türlü ilerlemenin itici gücü olmaktadır.
Dini yaşantının eksiksiz olarak gerçekleşebilmesi için matematik, astronomi ve coğrafya alanlarında bilimsel araştırmaların zorunluluğunu kısa sürede duyumsayan yöneticiler, bu araştırmaların aynı zamanda gün geçtikçe daha geniş bir coğrafyaya yayılan Müslümanların ibadetlerini birlik içinde yapabilmeleri için de zorunlu olduğunu görmüşlerdir. Dolayısıyla bu dönemde dini yaşantının yoğunluğu bilgi elde etme yolundaki çabada bir taassuba yol açmamıştır. Aksine bu dönemde hakikati bulma arayışının aracı olarak görülen bilimsel çalışma veya araştırma gayreti, cehdi veya çabası, bu çabanın kim tarafından gerçekleştirilmiş olduğuna bakmaksızın değerli görülmekteydi ve çabanın sonucunda ortaya konulan bilginin de nerede üretildiği önemsenmiyordu.
Sıradan kimselerin felsefe üzerinde yaptıkları araştırmalar yüzünden sapıtmış oldukları sanılarak, yetkinliği olanların felsefe kitaplarını incelemeleri de yasaklanamaz.
Bilgisiz ve dolayısıyla da erdemsiz yöneticinin yönetme arzusu aslında tam anlamıyla bir zorbalığa karşılık gelmektedir. Aslına bakılırsa yönetme bir sanattır. Dolayısıyla iki etkin boyutu vardır: Bilgi ve Beceri.
Bir insanın diğer insanlar ile yardımlaşmaksızın, kendisini benzersiz kılan ve kendine özgü bir erdem olmak üzere elde ettiği erdemleri tek başına kazanması olanaksızdır.