Prenses araya girerek, "Sıradan halkın içinde bir prens o," demiş. "Zenginlik içinde yaşamamış, hayatını çalışıp çabalayarak, güçlükle kazanmış biri. Bize halkımızın neye ihtiyacı olduğunu, ülkemizi nasıl yönetmemiz gerektiğini öğretecek."
"Çok yoruldum baba," demiş hıçkırarak. "Eğer hiç kimse halkının refahına, mutluluğuna önem vermiyorsa, ben de halkın sadece onları yüceltmek için var olduğunu düşünen bu ahmakların hiçbiriyle evlenmeyeceğim.
Og homurdanmış. Bu güzel meyveye adak
adamak istiyorum.
Bu şaraptan bir iki yudum içenler, koyun gibi
zararsız olsun. Bir iki yudum daha içenler, aslan gibi cesur olsun. Şaraptan çok içenler, domuz gibi hayvana dönsün, içmeye devam edenler maymun gibi sersem olsun.
“...Bu kadar güzel olmak ancak bir prensese yaraşır bir şeydir. Ben ise yoksul bir çobanın tekiyim.’
‘Yoksul çobanlar yakışıklı olamaz mı?’ diye sormuş prenses. ‘Söylesene, güzelliğin sadece soylulara özgü olabileceğini söyleyen bir kanun mu var? Hem yüzü çirkin hem de ruhu çürümüş prensler de gördüm ben.”