Bir kardan adam yapar seni
kutuptaki arkadaşım,
biraz güç de olsa havaya kaldırır
ve göğe fırlatmayı becerir.
Güney kutbundan atılan adam
burada kar olarak düşer,
onun beynini gezen üzgünlük
benim burnumun ucuna düşer
Akşamdır, iniktir elinin perdeleri.
Çocukların koşuştuğu bir avludur kalbin;
Dilsiz, ama ağlamasını bilen çocukların
Gökten geçen leyleklere bakması kadar
Sessizdir kalbin.
Artık yüzün
Yaşlı bir adamın yaşlanmaya başlamış yüzü,
Uzun süredir yolcuların inmediği
Bir hanı andırıyor gözlerin.
Kanlı, akıtan bir sevgiyle örtmüştük yeraltını,
Durgun bir sevgiyle açacağız gökyüzünü,
Senin yüzün
Durgun bir sevginin yıktığı gökyüzü.
Bir boğa getirdim sana,
Soluyan bir boğa değil bu,
Soluk alan bir boğa getirdim sana,
Şiirin, güvenin, aşkların,
Sahi, aşkların boğasını,
Çekimser, bekleyen boğasını,
Bu çeşit sıfatların boğasını getirdim.
Aynı boğa, kolunun altında geçen
Tek başına yaşadığın süreyi
Bir bıçağın ucuyla Olympos arasında.
Hades'den kaçırdım onu, bak,
Biraz yaralanmış, biraz zincire vurulmuş,
Senin zincire vurulmuş yüzün
Durgun bir sevginin yıktığı gökyüzü.
Suya düşen bir yağmur ölüsünün
yaydığı halkaya tutunmak ister,
temiz bir balıkçı olduğu için değil,
yüzmeyi nedense unuttuğu için.
Karnında taşıdığı alabalıkların
hepsi de acemidir,
masadan ve ağzından top kaçırırlar
ve yukarıya
fildişinden bilardo topları yollarlar.
Senin denizinin kuşlan savrulur,
Dökülür beyaz külleri gölgeme benim;
Karanlığıma konar ince gözleri,
Şimdi bir ırmaktır ince gözleri
Açar yapraklarından bitkinliğin.
Senin aşkının dalgın ordusudur
Benim aşkıma yaslanan uyku,
Sonsuz bir dev kanar bahçesinde,
Kan-tutkusunu büyütür bahçesinde,
Yerleşir tırnaklarına dikenlerin.
Senin kemiklerin saçlarımdan kurulur,
Aramızda tutuşan her dakikadan;
Yeni bir kuş dirilir küllerinden,
Çoğalır kanatları küllerinden,
Uçsuz tüyleri vardır tüylerinin.