"Eğer şuursuz bir iman yeterli olsaydı, beşyüzmilyon müslümanla bir şeyler yapılmış olması gerekirdi. Mucizevi işler yapan iman, tanımaktan sonra gelir."
Niçin insanlar, yüceldikçe üzüntü, kederi seviyorlar?
Sıkıntı daha üstün ve daha yüksek bir ruhun tecellisi olduğu için mi?
Yüksek ruhlar, derin kalpler, sonbahar sıkıntısını, sükutu ve akşam gurubunu niçin daha çok severler?
Evinizde oturuyorsunuz. Maddi hayatınız için gerekli her türlü araca sahipsiniz. Sofranızdaki gereçler ve yiyecekler de yeterli. Evinizde yeterli mobilya ve mefruşat var, hiç bir şeye ihtiyacınız yok. Mesela evinizdeki radyonun veya televizyonun düğmesini açıyorsunuz, size yedi tane yeni sun’i ihtiyacı zoraki yüklüyor. Ertesi gün o mallan satın almanız için sizi, eşinizi ve çocuğunuzu peşlerine gönderiyor. Sonsuza kadar yeni masrafların peşinden koşmanız gerekiyor.
Burjuvazi sadece tüketim mallarını üretmiyor ki hepsine sahip olsun, tüketim ihtiyacını da yaratıyor. Bununsa hiç bir zaman nihai sınırı yoktur.
"Eğer şuursuz bir iman yeterli olsaydı, beşyüzmilyon müslümanla bir şeyler yapılmış olması gerekirdi.
Mucizevi işler yapan iman, tanımaktan sonra gelir."
..
Yön belli, yol belli, hedef belli, hayat sakin ve alınyazısı itaatkardır.
Işte kurtuluş yolu!
Dünya bu, ahiret o, hepsi belli;
sınırlı, sabit, açık.
Artık başka ne istiyorsun.?
"Ölüm istiyorsan, mezarlığa git!"
...