Bağ bahçe işiyle uğraşmak, çiçeğin rengini anlamayı, ağacın dilini bilmeyi gerektirir. Ağaçların neşe kaynağı kuş seslerinin ne demeye geldiğini yormayı gerektirir. Ağaç sadece su, sadece güneş istemez, ilaç ister bir de. Onun ilacı ilgidir. Yetmez, bir de sevgi ister senden. İlgin de sevgi yoksa istemez ağaç o kuru ilgiyi. Ağacın yüzü vardır, Yüzüne bakmanı ister; gözü vardır, gözüne bakmanı ister; eli vardır, eline dokunmanı ister. Ağacın şikayeti vardır, onu dinleyip anlamanı, ne gerekiyorsa yapmanı ister. Ağacın üzüntüsü vardır, onu farkedip söndürmeni ister. Sevinci vardır, paylaşmanı ister. Ya gönül bahçesi?
İnsana bazen rahat batarmış. Batarmış da kendini belanın ortasına atarmış. Neyi eksik sanki şu dünyanın; akiyle, karasıyle? Gül gibi bir dünya sunuluyor, gül gibi geçinip gidesiniz diye.
Bir insan sütü emen, bir kabir gibi gizlemeli sırrını. Korumalı sevdasını, dirhemini bile heba etmeden. Zerresini kaptırmadan şarlatanlıklara. Ama nerde bu soyluluk bu zamanda! Yaşamak nerde has duygularla!
“Okyanusta Ölmez de insan, gider bir sevdada boğulur.” Cemal Süreyya
Uzun lafın kısası; hepten yabancısın artık bizim dünyamızda. Dokunayım deme yüksek gerilimine kutsal kelimelerin! Sele verme sevdayı! Hem bu sevdaya Sevda mı demişim, girip kuşatmadıkça insanı iliklerine kadar.