Kitap ilk olarak 1938 yılında basılmıştır. Benim okuduğum AKBA Yayınevi’nin 1964 tarihli basımıdır.
Olayların ise 4 Ocak 1936 Cumartesi günü başladığını tahmin ediyorum. Bizim yeni bir vatan inşa etme çabamızın, İngilizlerin ise kurulu düzenlerini devam ettirdiği yıllarda geçiyor.
James Caplon Answell, Aralık ayındaki bir Noel partisinde Mary Hume adında genç bir kızla tanışır ve hemen nişanlanırlar. Birkaç gün sonra da James Caplon Answell, nişanlısının babası Avory Hume’un evine onunla görüşmeye gider ve gizemli olaylar birbirini takip etmeye başlar.
Kitabın ilk sayfalarında Avory Hume’un evinin planı verilir ki böyle olduğunda olayların gerçekçiliğinin arttığını düşünüyorum. James Caplon Answell’in eve gidişiyle birlikte biz de bu plan üzerinden bir dedektif gibi fikir yürütmeye başlıyoruz. Çünkü birçok önemli olay bu sınırlar içerisinde gerçekleşiyor.
James Caplon Answell ile Avory Hume’un görüşmesi sırasında karşımıza klasik bir kapalı oda cinayeti ortaya çıkıyor: Kapısı hatta pencereleri ve panjurları bile sıkı sıkıya kilitli bir odada cinayet işlenir. Durum önce polise ardından da yargıya intikal ediyor.
İşte meşhur Sir Henry Merrivale bu kısımdan sonra sahne alıyor ve savcılık makamının suçlamalarına karşı müvekkili James Caplon Answell’i savunuyor.
Kitapta yer alan mahkeme duruşmaları ve akıl oyunları en az kapalı odada işlenen cinayet kadar güzeldi. İki tarafın birbirini zeki bir şekilde çürütmeye çalışmaları satrancı andırıyordu.
Bu vaka Sir Henry Merrivale serisinin sekizincisiydi. Diğer serileri de kesinlikle okumayı düşünüyorum.
