İhyadan İnşaya İslam Düşüncesi Sözleri ve Alıntıları
İhyadan İnşaya İslam Düşüncesi sözleri ve alıntılarını, İhyadan İnşaya İslam Düşüncesi kitap alıntılarını, İhyadan İnşaya İslam Düşüncesi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hz. Muhammed (s.a.v), sadece peygamberlerin değil, önceki tüm kadim filozofların
ahlaki öğretilerini meczetmiştir. Kendinden önce doğru namına ne kalmışsa
hepsini sürdürmüş, insanlığın iyilik, erdem, ahlak ve adalet arayan damannı
yeniden harekete geçirmiştir. Kur'an'ın masaddık olması, Muhammed Esed'in dediği
gibi insanlıkta doğruluk adına ne kalmışsa onu sürdürmek demektedir...
Görülüyor ki kadim ahlaki değerler özü itibariyle "birlikte" olmanın sonucu
doğmuş, "ötekine" zarar vermeme endişesi bu ku-rallann oluşumunu sağlamıştır.
Müslüman düşünürler buna "maka-sıd-ı şeria" demektedirler. Yani şeriatlann amacı
öteden beri beş temel hakkı korumayı amaç edinmiştir; Din, can, mal, akıl,
nesil...
Kanaatimce ilahi-beşeri hukuk ayrımı yanlıştır. Sorunun bu şekilde ortaya
konması doğru değildir. Hukuk, hayatın yenilenen yüzü ile birlikte sürekli
değişir ve yenilenir. Bu anlamıyla hukuk hayatın oluş ve akışına paralel
seyreden dinamik bir süreç olup tektir, ilahi ve beşeri diye ikiye aynlamaz.
Hele birbirinin karşısına hiç konulamaz. İlahi olanın değişmeyeceği, beşeri
olanın ise değişebileceği söylenemez. Hukuk her iki halde de tümüyle
değişkendir. İlahi hukuk diye ortaya konulan hükümler, beşeri diye aşağılanan
hükümlerden muhtevası bakımından farklı değildirler.
İbni Rüşd, ruh ve bedeni tek bir cevher olarak düşünmüştür. İbni Rüşd'e göre bu
tek cevher maddenin sürekli dönüşümü yoluyla hiç yok olmaz; cesed çözülüp
toprağa dönüşür, sonra toprak bereketlenir, yeşerir ve ekilerek meyvalannı
verir. Bu meyvaları başka bir insan yer. Sonra o insan da yaşar ve ölür, onun
cesedi de çürüyerek toprağa dönüşür. Sonra toprak verim ve hayvan artıklarıyla
tekrar yeşerir ve bu böylece sonsuza dek sürer. İnsanın cesedi tabiat
aracılığıyla ve maddenin değişik şekiller almasıyla baki kalır. İnsan da aklıyla
sonsuzlasın İnsan düşünce ve fikir üreterek kollektif akla katılır. Bir insanda
üretilen başka bir insana, bir medeniyette üretilen baka bir medeniyete
aktarılarak, insanlığın külli aklına katılır. Bu böylece devam eder. Ruh akli
katkılarıyla insanlığa katılırken, cesed maddenin dönüşümüyle tabiata karışır. Bu
ikisi bu alemde ve bu dünyaya hastır. Bu alemdeki süreklilik akletmeyen
canlılar için söz konusu değildir.
Dört Halife'den üçü suikast ile öldürüldü. Bunu Batılılar mı yaptı? 12 İmam'dan yedisi zehirlendi, üçü katledildi. Bunu modernistler mi yaptı? Kerbela faciasını kim yaptı? Amerikalılar mı? Bunların hepsi içtedir. İslamın içinde Kur'an algılanmasına yönelik bir sorun var. Bu sorun öyle bir noktaya geldi ki artık ipin ucu kopmak üzere. Dünya neredeyse şuna ikna olacak: bunların kitabında, Allah'ında, haşa peygamberinde hakikaten bir sorun var.. . Şimdi biz buna nasıl bir cevap vereceğiz?
Biz Müslümanlar tarihin şu anında bir mağarada üç yüz yıl (hatta bin yıl)
uyuduktan sonra uyanan Ashab-ı Kehf'e benzemekteyiz. Uykudan uyanıp şehre inince
yaşadığımız "şok" ile etrafımıza şaşkın şakın bakınıp "Ne oldu bu dünyaya böyle,
hiçbir şey bıraktığımız gibi değil" demekteyiz. Çünkü zaman akıp gitmiş, hayat
değişmiş, insanlar başkalaşmış; ne anamız, ne babamız, ne akrabalarımız kalmış,
yaşadığımız sokaklar, gezip dolaştığımız caddeler, konuştuğumuz dil bambaşka
olmuştur. On bin nüfuslu küçük kasabamız 25 milyonluk koskoca bir metropole
dönüşmüştür. Ne at kalmış ne kağnı; insanlar garip arabaların üzerinde oradan
buraya koşturmakta, telefondan bilgisayara, elektrikten delikli demire acayip
aletler kullanmaktadırlar.