Varsın insan yığınlarını kana boyayan Hâbil-Kabil kavgaları sürüp gitsin. Ammâ sen, ey âdemzâde, çekişmelerin silindiği, kinlerin, benlik dâvâlarının kuvvetten düştüğü ve sevginin taht kurduğu kendi gönlüne sığın. Huzur ve âsâyişi, putlardan arınmış bu mâbette ara. Zira o mâbedin mîmârı, mihrâbını sevgi kıblesine karşı kurmuştur. Var git orada Hakk'a secde eyle. Sakın: "Ben bu kıbleyi göremiyorum!" deme. Dünyâda bir görünmezlikler vardır ki gözümüzün gördüğü madde perdesi, o görünmezliklerin yolunu keserek asıl görünmesi lâzım olanı bizden gizler.
İnsanoğlu için beğenmediklerinden intikam almanın en kestirme çâresi, onlara benzememektir. Gerçeklerin etrâfında uyur gezer gibi dolaşan ve bir türlü de hakîkatlerle âşinâlık kuramayarak kendi zaaf ve düşüncelerini ilâh ittihaz edercesine onlara sarılan kimseler mevcuttur.
"Şu halde kabâhati gençlikte değil, daha ilkokuldan başlayarak yüksek tahsil devirlerine kadar gençliğin zihnine gereken millî hassâsiyeti verememiş maârif politikamızda ya da politikasızlığımızda aramak gerekmez mi?"
Ey insan oğlu! Sakın ne geldiğin ne de gideceğin yeri unutmaya kalkışma. Dünya gibi şey de er yada geç değişecektir Ama,ezelde nasıl secdeye varmışsan, şimdi de karşısında onun olduğunu unutma ve secdeden de uzak kalma vesselam.
Öyle ya... Bu dünyaya ayak basıp temel atanın karşısına bir gün, ayağına çelme takacak olan bir başkası çıkıp sahip olduklarını ele geçirmeyecek midir ? Ama o çelme takana da dünya yar olmayacak ve bir gün topladıklarını o da başkalarına devretmek zorunda kalacaktır.
Vefâ imiş, sadâkat imiş, bütün bu parlak sıfatlar insan oğlu için hafif ve ucuz meziyetler sayılsa yeridir. Zira, sırasında bir hayvan, insandan daha sâdık ve kapısına daha bağlı olabilir. Fakat âşık olamaz. Çünkü aşk, yalnız insan oğluna cezbe kapısını açacak nefsânî kirlerinden pâk edici tek kudret, tek derûnî şevktir. Sırasında sadâkatin zirvesine çıkan hayvandan ise, bir Veysel Karânî, bir İbrâhim Gülşenî, bir İbrâhim Hak- kı, bir Yûnus Emre ve bir Semîha Cemal'in aşkı asla beklenemez.
Ne diyor Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî: "Ey bizim nahvet ve kibrimizin devâsı olan aşkımız, ey bizim hasta gönlümüzün Eflâtun ve Câlinûs'u olan aşkımız." Ve gene: "Ey bütün illetlerin devâsı olan aşkımız.