İki Demli Çay

Fatma Gürel
Zaman, aşılamaz bir şey. Yüce dağlar, koca okyanuslar aşılabilir ama zaman ? Ne bir dakika ileri ne bir dakika geri gidebilirsin.
Yaşamda karşılaştığımız sorunları sıfıra indirgeyen tek gerçek: Ölüm. Bu aynı zamanda tüm güçlükleri değerli kılan, bağışlatan hatta yücelten yegane gerçek.
Reklam
Belli ki eğitimli bir insandı. Bu beni düşündürüyor. Kafamı karıştırıyor. Eğitim birçok şey kazandırırken, neden insani değerleri yok etmiş? Ediyor mu? Gördüğüm kişi sanki saflığını, inceliğini yitirmiş başkalaşım geçirmiş, bir mutant...
Ruhun tek dermanı ilaç mıdır?
"İçim rahat olmuyor bir türlü. Yaptığımı bildiğim şeylerden bile kuşku duyuyorum. Acaba ocağı kapattım mı? Kapattım biliyorum ama yine bakayım. Ütünün fişi takılı mı? Ütü yapmadım ki... Olsun yine bakmalıyım, yine... Bildiğim şeyler için sayısız geri dönüyorum" "Evet anlıyorum, takıntı... obsesyon" "Evhamlarım da var doktor bey. Özellikle ailemle ilgili. Aklıma bir sürü kötü şey geliyor." ... "Üzülmeyin bunlar çok doğal şeyler, ilaçlarınıza başlayın, on beş gün sonra bana bir alo deyin, yeniden konuşalım."
Gerekli olan, mantıklı bir açıklamayla kendini yatıştırıp, bundan sonra ne yapabileceğini düşünmek ve sonra bu düşünceyi gerçekleştirmeye çalışmak. İşte bunu sağlayansa, geçip giden yıllardan elde kalan tek şey; deneyimler.
Ufacık mutluluklarla yetinen, sıkıntılarla kavrulmuş insanlar... Onları seviyordu. Hem de çok... Küçücük mutluluklarına, doğaya yakınlıklarına, saf inançlarına, toprağa sahip çıkışlarına, tok gözlülüklerine, saygı duyuyordu...
Reklam
Kendimizden umut kesmedikçe, çaba harcadıkça, umut vardır... Hayatımızı kendimiz şekillendireceğiz.
Bir anlık kararların, yaşantımızı ne denli değiştirebileceğini henüz bilmiyordu.
"Denemekten korkmak, hiç harekete geçmemekten, eksik bir başarıdan çok daha kötü."
Kızlar çok eziliyor, o yüzden hep oğlum olsun istedim ben...
Reklam
Asıl güzellikse bu kahvede... Burada çaylarını içen, konuşan, kadınlığından utanmayan kadınlarla; onları kendilerinden kaçırmayan, duvarların ötesine itmeyen adamların birlikteliğinde... Bir hayal ki bu kadar olur...
Duygular sıkılan diş macunu gibi, bir kez çıkıp gitti mi, istesen de aynı biçimde geri gelmiyordu.
Bazen küçük bir davranış ya da söz, Zeynep'in karşısındakine ısınması ya da soğuması için yeterli olabilir. Demek ki D.Marcus, acıma duygusu olmayan, başkalarının sıkıntısını bilmeyen, anlamayan insanlardan değildi. Bu iyiydi. Çünkü o tür insanları hiç sevmezdi.
Aynı çizgide gitmez. Hayat bir dönme dolap...
Bir evi ayakta tutmak için ne çok ayrıntıya dikkat etmek gerekiyor ve para ne çabuk tükenen bir şey!