Akış
Ara
Keşfet
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
Kitap Türleri
Dergiler
Çevirmenler
İncelemeler
Alıntılar
İletiler
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.38.12
İki Şehrin Hikayesi
Charles Dickensİki Şehrin Hikayesi Yorumları ve İncelemeleri
İki Şehrin Hikayesi yorumları ve incelemelerini, İki Şehrin Hikayesi kitabı hakkındaki okur görüşlerini , İki Şehrin Hikayesi puanlarını 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Charles Dıckens, İki Şehrin Hikayesi. 440 sayfa Alfa klasik yay. 2016.
Dıckens, 1812 yılında doğdu. Babası veznedardı. 10 yaşına geldiğinde babasının işleri bozuldu ve yoksulların yaşadığı mahalleye göçtüler. Bu yüzden okulu bıraktı. Bir süre ayakkabı fabrikasında sonra bir avukatın yanında çalışmaya başladı. Yirmi iki yaşında yazdığı gazete yazıları ve yirmi altı yaşında yazdığı Oliver Twist büyük ses getirdi. Dıckens bu eserine "Yazdığım en iyi hikayedir" diyor.
Eser, 1789 Fransız İhtilinden yirmi yıl sonra kaleme alınmış, ihtilal öncesinde ve sonrasında Paris ve Londra'da yaşananları anlatmaktadır. Soylular tarafından yıllarca horlanan, ezilen aç bırakılan insanların mahkemeler kurarak Cumhuriyet yönetimi adına yargılamalar yapmalarını ve suçluları giyotine göndermelerini Paris'in kan kokan havasında anlatıyor.
Eserin, farklı yayınevlerince baskısının yapıldığı, her yayınevinden çıkan eser için farklı eleştirmeler yapıldığına rastgeldim. Ve bu harika eseri başka bir çevirmenin kaleminden tekrar okuyacağımı söylemek isterim. Kısacası bu eser hakkında görüşlerimi olumlu olduğunu söyleyemem.
.
Adalet Üstüne Bir İnceleme...
Charles Dickens'ın bu romanı Fransız ihtilali dönemini konu alan bir dünya klasiğidir. Fransız toplumunun cinnet halini göstermekte ve sapla samanın birbirinden nasıl ayrılamadığını ingiliz toplumuna göstermeyi amaçlamaktadır. Ancak İki şehrin hikayesi yazıldığı dönemi aşarak, toplumların sıkıntılı dönemlerinde haklının ve haksızın olamayacağını,
Gelmiş geçmiş en iyi günlerdi, gelmiş geçmiş en kötü günlerdi; hem bilgelik çağıydı hem ahmaklık; hem inancın devriydi hem şüpheciliğin; hem Aydınlık hem Karanlık bir mevsimdi; umudun baharı, umutsuzluğun kışıydı; hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu; hepimiz ya doğruca Cennete gidecektik ya da tam aksi istikamete -özetle; şu an içinde bulunduğumuz döneme öyle benzer bir dönemdi ki dönemin, sesi en çok çıkan otoriteleri bu günler hakkında -olumlu anlamda da, olumsuz anlamda da- ancak ve ancak "en" sözcüğü kullanılarak konuşulabileceğini iddia ediyorlardı.
Girişiyle beni umutlandıran yazarının 'en iyi hikâyem' olarak belirttiği Dünya'da çok satanlar listesinde en üst sıralarda yer alan İki Şehrin Hikâyesi maalesef tümüyle beni içine çekemedi. Öncelikle okuduğunuz kitaplarda karakterleri tanımak istiyorsanız bu kitap hiç size göre değil. Kitap karakterlerden çok olay üzerine kurulu, karakterlerin iç yüzlerini hiç göremiyoruz. Karakterler yüzeysel olarak iyiler ve kötüler olarak ayrılmışlar. Uzun zamandır okuma listemde olan bir kitaptı o yüzden okumak istedim. Kitabı okurken olumlu olarak dönemin şartlarını kavrayabilirsiniz bu da biraz tüylerinizin ürpermesine neden olabilir. Son sayfalarda karakterlerden Carton aşkı uğruna yaptığı fedakârlıkla beni heyecanlandırdı. Maalesef bu bölüm oldukça kısaydı.
Charles Dickens' ın " Büyük Umutlar " kitabından sonra okuduğum ikinci kitap " İki Şehrin Hikâyesi" oldu. Yazarın dili, anlatımı, betimlemeler hakikâten müthiş. Ve ben bir an bile sıkılmadan, tereddüt etmeden büyük bir heyecan içinde, hele sonlara doğru gözlerim dolu dolu okudum diyebilirim. Kitap bittiğinde yüreğimde büyük
‘Bir zelzelenin bir şehri yutması uzun sürmez, ‘ dedi madam. ‘Ama o zelzelenin hazırlanması ne kadar sürer, sen onu söyle bana?’
Bu aslında bir intikam hikayesi. Yıllar boyunca sömürülen, soyluların arabalarına at diye koşturdukları, her türlü insanlık dışı eziyete maruz bıraktıkları, onlara yapılacak her türlü kötülüğü kendilerine hak olarak gördükleri alt sınıfın intikamı...
Alt sınıfın isyanını ateşleyen, intikam arzusuyla yanıp tutuşan, kalbinde en ufak bir sevgiye, merhamete yer olmayan, gözünü kan bürümüş bir halde adım adım ilerleyerek bir ailenin sonunu getirmeye çalışan bir karakterin etrafında, bütün bir ülkenin en başından en sonuna değişiminin öyküsü...
Acımasızlığın, sömürünün taraf değiştirmesiyle giyotinle tanışan ve sadece rakamlardan ibaret olan, bazen suçsuz bile olsa idama mahkum edilen insanların öyküsü... Olaylar esas olarak Charles Darnay, Dr Manette ve kızının etrafında gelişiyor. Kilit noktaları fazla , sürekli bir merak uyandıran, gizem taşıyan ve hüznü elden bırakmayan bir roman. Sarsıcı bir sonla bittiği için toparlanmak için zamana ihtiyacınız olacak...
İki Şehrin Hikayesi
“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana- sözün kısası” diye başlıyor kitap.
Zamanın ihtiraslarını, zıtlıklarını ve çelişkilerini daha en başta gözler önüne seren bu giriş cümlesi, en çok beğenilen beş kitap giriş cümlesinden biri olarak seçilmişti takip ettiğim bir sayfada .
Fakat bu kitabı asıl seçkin yapan unsur ise 18. yüzyılı tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermesidir.
Charles Dickens bu romanında Fransız Devrimi’nin arka planında olan gerçekleri okuyucularına aktarmaya çalışıyor. Her devrimin olduğu gibi bu devrim de acı ve ümitsizlikten doğduğunu ama doğuşun sancılarının insanlarda bıraktığı etkiyi bir aşk hikayesi ile bizlere sunuyor.
Olaylar Londra ve Paris şehirleri arasında ceryan ediyor. Yazar çok küçük ip uçları versede verdiği ip uçlarıyla tahmin yürütmek nerede ise imkansız halde.
İlk başlarda sürükleyici olmayan kitabın sonlarına doğru kendinizi şaşırmış bir halde bulabilirsiniz.
Tarihi roman sevenlere mutlaka tavsiye ederim.
Keyifli okumalar...