İki şehir Paris ve Londra. Açlığın, sefaletin, kokuşmuşluğun, fakirliğin, cahilliğin, acının, savaşın şehri Paris ve gelişmişliğin, refahın, çağdaşlığın şehri Londra. Ve bu iki şehir arasında yaşayan insanların yaşamı. Dönemi en iyi giriş paragrafı ile çok açıkça anlatıyor aslında yazar bize. Dönemi, o dönemde yaşanan olayları, devrimi, Fransız ihtilalini anlamak için kesinlikle okunması gereken bir kitap. Charles Dickensten unutulmaz bir klâsik. Keyifli okumalar..
Çevirmenin daha önce aynı yazarın "David Copperfield"i da çevirdiğini ancak bu iki kitap dışında bir başka klasik üzerinde çalışmamış olduğunu gördüm. Bir döneme, bir ülke edebiyatına hakim olmak önemli.
Kitabın yarısını geçtim."Az sonra düzelir, bu küçük bir hata "diye diye ilerlemesem,başka bir yayından okurdum.
Charles Dickens'ın Fransız Devrimi öncesi ezilen Fransız köylüsünün durumunu, yaşanan fakirlik ve kıtlığı ve soyluların lüks yaşamını ve devrim sonrası soylulara yönelik vahşet ile Londra'daki hayat üzerinden aynı dönemdeki toplumlar arasındaki benzerlikleri İki Şehrin Hikayesi kitabında çok güzel ortaya koymaktadır.
Charles Darnay en önemli karakterdir. Darnay İngiltere'ye yerleşen ve devrim sırasında tekrar Fransa'ya dönen ve devrim tarafından rastgele kurban seçilen eski bir Fransız aristokrattır.
Kitapta suçsuz yere Paris'teki bir hapishanede 18 yılını geçirdikten sonra, eski bir dostunun yardımı ile kurtulan ve soylulardan nefret eden Dr. Manette'in tesadüfen Londra'ya dönüşü sırasında tanıştıkları bir Fransız olan Charles Darnay ile kızının yapacakları evlilik ve bunun ardından meydana gelen Fransız İhtilali'nin hayatlarına etkileri anlatılır.
Romanda ihtilal öncesinde acı çeken, sömürülen Fransız halkının bu travmanın yaraları ile, kendilerine yıllarca kötülük eden aristokrat ve asillere sıfır hoşgörü ve uydurma yasalarla idam cezaları vermeleri eleştirel bir şekilde ortaya konmaktadır. Devrim ertesinde yaşanan üç yıl, devrim öncesinin bir devamı niteliğindedir. Öldürenler artık öldürülmektedir.
Charles Dickens’ın yazdığı Büyük Umutlar okuma alışkanlığı kazanmamda büyük etkiye sahiptir. Kitabı elime almış ve bitirene kadar zor bırakmıştım. O zamana kadar eğlenceyi sadece dışarıda top oynamak olarak bilen benin için evde de güzel zaman geçirilebileceğini kanıtlamıştı bana bu kitap.
Yıllar yıllar sonra elime tekrar bir Dickens kitabı aldım.
Tüm zamanların en iyisiydi, belkide en kötüsü... Bilgeliğin çağıydı. Aptallığın çağıydı, inançların dönemiydi, inançsızlığın da...
Dünyanın en çok okunan kitapları arasında yer alan İki Şehrin Hikayesi romanını ilk olarak bir genel kültür sorusu aracılığıyla keşfettim.
Yazarın da dediği gibi kendisinin yazdığı en iyi hikaye. Kitapta 18.yüzyılın sonlarında ortaya çıkan Fransız ihtilali döneminin öncesi ve sonrasındaki ilk yıllar anlatılmaktadır. Kurunun yanında yaşın da yandığı gücü eline geçirenin zalimleştiği ve sona iyice yaklaşan bir dünya göreceksiniz.
İlk başlarda biraz karışık olsada ilerledikçe olaylar birleşiyor ve taşlar yerine oturuyor. İlk kısımda kitabı çok sıkıcı bulup bırakmak isteyebilirsiniz ama sonlara doğru yaklaştıkça elinizden düşürmeden okuyacağınıza eminim.
Bence hikayenin asıl kahramanı da Sydney Carton her ne kadar kitabın sonunda kendini gösterse de karşılıksız aşkı için yaptığı fedalarlık unutulmazdı. Okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar.
