- " (…) Benden zaman isteme, sana veremem!
Çünkü ben de ona sahip değilim Gün, hafta, hatta ay iste. Yaşarsam onlar bana aittir, veririm verebildiğim kadarını.
Ama zamanı veremem, o bana ait değil çünkü..."
Kendimi savaş meydanında yaralı halde terk edilmiş şövalyeler gibi hissediyordum. Yine, yeniden ihanete uğramıştım. Makûs talihim tekerrür etmişti. Öyle ya, benim talihim ya da benim için talih, yalnızca tekerrürden ibarettir.
Nefsin benim neyi sevip neyi sevmediğimle, ne düşündüğümle, ne hissetiğimle ilgilenmene engeldi çünkü. Engel arzudan önce gelir demiştin. Bilmiyordun ki, engelin bizatihi kendisi sendin.
İnsanın içinde yanan aşk ateşi kolay kolay sönmez” diye devam ettim. “Sadece ehlileştirirsin onu. Onunla yaşamaya alışırsın. Hikayemizde sana çelişkili gelen gerçekler olabilir. Adı üstünde gerçek… İşin içinde yalan, kurgu olsa çelişki olmazdı. Ama gerçek çelişkilidir. Hep yalanın çelişkili, gerçeğinse çelişkisiz olduğu sanılır. Ama asıl çelişkili olan gerçektir. Karmaşıktır, muamma doludur çünkü. Yalanda ise basit bir kurgu vardır ve eğer söyleyenin hafızası biraz kuvvetli ise bu kurgu kendi içinde tutarlıdır. Bizim hikayemiz çelişkiliydi. Bu yüzden gerçekti. Ve hiçbir hikaye yarım kalmaz.
Zamanın, güzel kadınları yaşlandırarak onların güzelliğini ölümden de önce yok etmesi daha basit bir şey. Zaman, güzellik denilen şeyin bile anlamını çağlar içinde değiştirebiliyor. Zaman; öyle güçlü, gizemli bir şey ki, büyük güzellikleri eskittiği ve yok ettiği için, bilginin, ‘Sophia’nın ta kendisi. Bu yönüyle bütün büyük güzelliklerden de - tabiatın harikaları dahil - daha büyük. Zaman, evrenin en yüce mucizesi… Belki de Tanrı’nın ruhu…
En büyük düşünceler en çok acı çektiğimiz zamanlarda fışkırır. Acı için de yaşantı zenginliği gerekir. Yaşantısı zengin insanın trajedisi de derindir. Her birimiz kendi içinde tutarlılığı bulunan ve mütemadiyen acı üreten mükemmel bir adaletsizliğin değirmenine su taşıyan bilinçsiz, robotumsu köleleriz. İşte hayatın büyüsü de bu. Hayatın büyüsü, adaletsizlik de dahil her şeyin en mükemmelini bize sunması.
Roman komploların en büyüğü olan hayatın taklididir. Hikayene inanman bile yıllarını alır. İnandıktan sonraki liman yazı masasıdır. Ama önce inanman lazım.