Mizanü'l Amel

İlahi Saadet

İmam Gazali

İlahi Saadet Gönderileri

İlahi Saadet kitaplarını, İlahi Saadet sözleri ve alıntılarını, İlahi Saadet yazarlarını, İlahi Saadet yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ihlaslı bir mü’min bilir ki, en mükemmel kıymetler Cenab-ı Hakk’a mahsustur. Saadetin en uç noktası, ona yakın olmaktır.'Allah (C.C.)’a yakın olmak ise mekânla olmaz. Ancak imkan nisbetinde kemâl sıfatları kazanmakla olur. Nefsin kemâli de ancak ilimle, amelle ve güzel ahlâkla beraber işlerin hakikatına vâkıf olmakla elde edilir. Kemâle ermeyen bir kimse Allah (C.C.)’a nasıl yaklaşabilir!
Her şeyde ifrat ve tefrit derecelerindeki aşırılık, noksanlık sayılır. Kemaliyet ıse, itidal derecesindedir. İtidalin ölçüsü de akıl ve şeriattır. Bu da şehvet ve gazabın yaratılışından maksat ve talebin ne olduğunu bilmektir. Mesela yeme iştahının yaratılması ancak bedenin diri kalabilmesi ve duyu organlarının sağlam olması için gıdaları yemesine arzu duyması içindir. Ancak bu yolla, sağlam beden ve kafa ile ilim sahibi olması ve işlerin hikmetlerini anlaması, buna ek olarak da yüce mertebelere ulaşması içindir. Bu mertebe, meleklerin mertebeleridir. Kim bunu idrak ederse onun yemekten maksadı, sırf yemekten zevk almak değil, ibadetlere güç kazanmak için olur. Yine o bilir ki, cima isteği, insan neslinin devam sebebi olan birleşmeye yol açması için yaratılmıştır; Onun nikah talebinden maksadı, çocuk sahibi olmak ve aynı zamanda günahlardan korunmak içindir. Sırf bir kadınla oynamak ve ondan faydalanmak için değil. Her ne kadar faydalanmış olsa da onu buna sevkeden amil, güzel arkadaşlık ve nikahın devamı üzere geçinmeleridir.
Reklam
“Her doğan (islâm) fıtratı üzere doğar, sonra ebeveyni onu yahudileştirir, yahut hristiyanlaştırır, yahut mecüsileştirir.” (bkz.Buhari,Cenaiz,92) Buradan şu anlaşılıyor ki, talim ve alışkanlık ile kötülükler kazanılabilir. Bedenler başlangıçta tam ve mükemmel bir olgunlukta yaratılmamıştır. Ancak gıda ile beslenip büyürler, gelişirler. İşte bunun gibi nefisler de noksan yaratılmışlardır. Ancak ilimle gıdalanmakla ve ahlâkı süslemekle kemale eterler. Eğer beden sağlam ise, doktora düşen vazife, sağlığı koruyacak tedbirleri hazırlamaktır. Eğer beden hasta ise, o vakit doktora düşen görev, sağlığını tekrar ona iade etmek için çalışmaktır. Işte nefisler de böyledir. Eğer temiz ve iyi huylu iseler, onların korumalarına gayret sarfedilmelidir. Eğer olgunluktan yoksun iseler, o vakit onu kemale ulaştırmak için çalışmalıdır. Ilaçiarın en mutedili, hastalığın zıddı ile kaim olandır. İşte nefsin noksanlığından olan rezillikler de zıdları ile tedavi edilirler. Cehaletin tedavisi ta’lim ile ve cimriliğin tedavisi cömertlik ile olur. Bunların her birinin ölçüsü ve ayarı vardır. Fayda verecek olan miktar onunla bilinir. Eğer o ayar muhafaza edilmezse o vakit bozulma artar. İşte huyların tedavisi de böyle zıdları ile fakat ölçülü olmalıdır. Soğukluk ve sıcaklık derecesini bilmeyen doktor, hastayı tedaviden aciz kalır.
Eğer nefis olgunlaşırsa tertemiz olur, bedenin fıilleri de güzelleşir. Beden güzel olunca ondan meydana gelecek olan eserleri de güzel olur, nefîsde güzel huylar meydana gelir Öyle ise, nefisleri temizlemeğe giden yol, olgun ve temiz nefislerden sadır olan fiillere alışmaktır. Tâ ki, zamanla bunları tekrar ede ede alışkanlık haline gelir. Meselâ, kim nefsine cömertlik huyu kazandırmak isterse onun yolu, cömenlik tiilini işlemeğe kefil olmaktır. Bu da malı hayır yolunda vermektir. Bu işi tekrar tekrar yaparsa mal vermek artık ona kolay gelmeğe başlar ve o da böylece cömert bir insan olur. Yine aynı şekilde kim kendi nefsine tevazu kazandırmak isterse, onun yolu da mücahededir. Alçak gönüllü insanların fiillerini yapmağa gayret sarfetmeli ve buna devam etmelidir.
Ne zaman fikir gücü, akıl tarafına meylederse o zaman yücelir şeref kazanır ve iyilikler hasıl olur. Ne zaman fikir gücü şehvet tarafına meylederse o zaman alçalır, aşağıların aşağısına düşer ve kötülükler hasıl olur.
İnsan nefsinin kendi bedenine olan misali, bir Vali’nin kendi şehrine ve memleketine olan misali gibidir. Bedenine hizmet eden bütün azaları ve güçleri,amele ve sanatkârlar mesabesindedir. Aklî gücü, yol gösterici ve nasihat edici bir vezir gibi ona düşünce kudreti verir. Şehveti, onun için devamlı yiyecek toplayan kötü bir köle gibidir. Hamiyyet ise, polis şefi gibidir. Yiyecek toplayan köle hilebaz, aldatıcı ve kötüdür. Ama nasihat edici bir rol ile ortaya çıkmaktadır. Nasihatının altında şiddetli bir adale rahatsızlığı vardır. Yıkıcı faaliyetlerinde kendi açısında bir saat bile gaflete düşmemektedir. İşte vali de kendi memleketi hakkında aynı durumdadır. Bu kötü huylu kişinin yönlendirmesine karşı yapacağı işlerde veziri ile istişare ettikçe polis şefini edeplendirir ve onu vezirine bağlar. Onu bir cihetten kötü kul üzerine ve onun yardımcılarının başına musallat eder. Nihayet o kötü kul uslanır, âmirine itaat eder, memlekette adaletin tesisi için dosdoğru çalışır. Yine bunun gibi nefis ne vakit akıl vasıtası ile yardım dilese, hamiyyeti edeplendirse ve onu şehvet üzerine musallat etse bazen gazabı yok etmede az başarılı olsada bazen gazab ve hamiyyeti onun üzerine musallat etmekle şehveti kahretmeğe muvaffak olur. Onun gerektirdiği şeylerin takbih edilmesiyle güçleri mutedil olur ve ahlâkı güzelleşir.
Reklam
Özet olarak şunu ifade edelim ki, kendi nefsini bilmekten cahil olanlar, başkalarını tanıyıp bilmede daha çok cahil olurlar. Cisminin küçüklüğüne rağmen akıllara durgunluk veren yücelikleri insanın şahsında toplamış olması, Allah (C. C ) ın kullari üzerine olan Rahmet ve merhametindendir. İnsanoğlu sanki kâinatın küçük bir kopyasıdır. Orada insan, tefekkür yoluyla Cenab-ı Hakk’a yönelten ilme ulaşır.
Geri15
59 öğeden 51 ile 59 arasındakiler gösteriliyor.