Laboratuvarda araştırma yapan o eczacı ile uçaklar üzerinde çalışmalar yapan teknisyenin her ikisi, belirli bir olgunun ardında koşmakta ve belirli bir amaç gözetmektedirler. Gözettikleri bu amaç, hız'ı olabildiğince arttırmaktan ibarettir. Onlara, Erich From'un dediği gibi, "Siz bu denli hızlı gitmekle nereye varmak ve zamanınızın arta kalanını neye harcamak istiyorsunuz?" diye soracak kimse de yok ortada. Acaba geleceğe yönelik bir program mı vardır, yoksa yalnızca korkuya düşürmenin, aceleciliğin, hızlı gitmenin ve delice koşuşturmanın kendisi mi amaçlanmaktadır? Evet, sanki hızın kendisi istenmektedir; çünkü bu aceleciliklerinin çoğunun ardında akla uygun hiçbir hedef görülüp bulunamaz. Maksada geç ulaşmanın verdiği kaygı ve kurtulma arzusunun kendisi; yalnızca hız delisi olmak, bir takım kimseleri çılgınca sıçrayıp koşmaya sürüklemiştir. Bunlar, koşmak için daha çok zamanları olsun diye koşarlar. Daha çok acele etmeye fırsat bulamazlar korkusuyla acele ederler. Yani, ölüm korkusu yüzünden intihar ederler.
Tahammülsüz olmak, sabırsızlık ve acelecilik, zamanımız insanının özelliklerini ortaya koyan niteliklerdir. Bu sabırsızlığın örneklerinden biri de, hakkı batıldan ayırt etmek için ortaya hemen bir ölçü koymaya çalışmaktaki aceleciliktir.