Orta Çağ'dan itibaren, Batılılar İslam topraklarına gidip onların, törelerini ve geleneklerini ortaya çıkarmışlardır. Öte tarafa Müslüman devletler Batı hakkında büyük bir bilgisizlik içerisinde yaşamışlardır. Yüksek düzeyde Osmanlı görevlisi olan 28 Mehmet Çelebi Efendi, 1720/1721 yılları arasında Sultan III. Ahmet tarafından Fransa'ya elçilik göreviyle gönderildi. Bu İstanbul'da olduğu kadar Paris'te de aynı biçimde olağanüstü bir olay olarak algılandı.
Mehmet Efendinin öyküsü bize, 18. Yüzyılın başlarında Fransa'nın, kökenlerine bağlı anlayış ve kültürünü, derin bir merak ve keskin zeka sahibi bir Türk tarafından yeniden yaşatmaktadır. Onun Languedoc kanalının eklüz sistemini, Marly'nin büyük makinesini, kralın aynacılarının ayna parlatma tekniklerini, ya da gözlemevinin aletlerini nasıl uygun bir biçimde betimlediğini, Kralın Bahçesinin bilimsel kuruluşlarını, ya da askeri alanda, tatbikattaki birliklerin disiplinlerini üstü kapalı bir biçimde örnek olarak sunduğunu göreceğiz.
Osmanlı İmparatorluğundan daha sonra Batılılaşma hareketinin zararları ne olursa olsun Mehmet Efendi'nin öyküsü kesinlikle bunun özdeyişini ortaya koymaktadır.