Aristoteles

İlkçağ Felsefe Tarihi 3

Ahmet Arslan

Quotes

See All
Aristoteles "bir duyuyu kaybedenin bir dünyayı kaybettiği"ni söyler.
Sayfa 30
Tercih, kendi elimizde olan şeylerin enine boyu­na düşünülmüş arzusudur
Tercih arzu değildir, çünkü akıl sahibi olma­yan hayvanlarda da arzu vardır, ama onların yaptıkları eylemleri ter­cih ettikleri veya seçtiklerinden söz edilemez. Tercih tutku değildir, çünkü bir tutkunun etkisi altında davranışta bulunanların herhangi bir seçim yaptıkları düşünülmez. Hatta belki bir anlamda onların bir ter­cih sonucu değil, zorlama altında eylemde bulundukları bile söylene­ bilir. Tercih istek değildir, çünkü im­kansız şeyleri, örneğin ölümsüzlüğü isteyebiliriz, hatta isteriz. Ama hiç kimsenin imkansız bir şeyi tercih ettiğinden söz etmeyiz. Sonra yapa­mayacağımızı bildiğimiz bir şeyi isteyebiliriz ama tercih ettiğimiz, ya­pabileceğimizi düşündüğümüz bir şeydir. Nihayet istek daha ziyade amaçla ilgili bir şeydir, seçim ise araçla ilgilidir.
Sayfa 272 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Aristoteles'e göre maddeden tamamen bağımsız, saf akıl olan Tanrı;
Bu Tanrı ile ben­zeri özellikleri taşıyan gök kürelerini döndüren akıllar; nihayet daha önce de işaret ettiğimiz gibi insan ruhuna dışardan gelerek onu kuvve halinden fiil haline geçiren ve kendisi her zaman fiil halinde olan "Fa­al Akıl" dır. Fizikle ondan bir derece daha üstün olan metafizik veya te­oloji arasındaki fark da, zaten bundan ileri gelmektedir: Metafiziğin konusu fizikten farklı olarak aynı zamanda hem bağımsız bir varlığa sahip tözler olan, hem de hareketsiz olan bu tanrısal şeyler, saf Form­lar ve saf Akıllardır.
Sayfa 63 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Bilim nedir?
Bilim, kıyas denilen akıl yürütme aracılığıyla kanıtlanmış önermeler topluluğudur. Fakat bu tür önerme­ler kendilerine dayanacakları, kendilerinden çıkacakları öncüller ge­rektirir. Bu öncüllerin kendilerinin de başka kıyasların sonuçları olma­ları, yani kanıtlanmış olmaları arzu edilen bir şeyse de, geriye doğru tümü kanıtlanmış önermelerden meydana gelecek bir bilimsel yapının mümkün olmadığını biliyoruz. O halde kendileri kanıtlanmış olmayan birtakım öncüilere ihtiyacımız olacaktır. Bu öncüller ise Aristoteles'in kendisinin de kabul ettiği gibi son tabiilde tümevarım veya deneyle oluşacaklardır. Bilim, mümkün olanın değil, "zorunlu olan"ın alanıdır; mümkün olanı değil, zorunlu olanı konu alır. O halde eğer sonuçları­mızın zorunlu olmalarını istiyorsak öncüllerimizin de zorunlu olmala­rını istemek zorundayız. Bu ise iki şey demektir: I) Öncüllerin, konu­larının her örneği ile ilgili olarak doğru olmalarının zorunlu olması (Akıllılık her insan için zorunlu olarak doğrudur); Il) Öncüllerin öz­neyle yüklem arasında tesis ettikleri bağın özsel (perse) bir bağ olması (Akıllılık; beyazlık, siyahlık, gülme vb gibi özelliklerden farklı ola­rak insanın özünü ifade eder).
Sayfa 122 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Platon'un öğretisi:kendisi bir din olmaksızın dine en yakın olan fel­sefe
Aristoteles'in öğretisi "kendisi bir bilim olmaksızın bilime en yakın olan felsefe" Platon'un felsefesinin temelinde en genel ifadeyle dinsel kaygıların ağır basmasına karşılık, Aristoteles'in felse­fesinde veya sisteminde hakim olanın, yine en genel ifadeyle, bilimsel ilgiler olduğunu söyleyebiliriz. Bu farklılık başka önemli farklılıklarla birlikte Aristoteles'i hocası Platon'dan ayırmakta ve felsefe tarihinde Platonculuk diye adlandırılan dünya görüşü yanında Aristotelesçilik diye adlandırılan aynı ölçüde önemli ve ondan farklı bir dünya görü­şüne, felsefi dünya görüşüne temel teşkil etmektedir.
Sayfa 14 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Amaca giden her yol mübah mıdır? Kem alet ile Kemâlat olur mu?
Ahlakta araçlarla amaçlar arasın­da ayrım yapması, araçların kendisinden çok amaç üzerinde durması, ahlaki eylemlerin değerlerini kendilerinde değil amaçlanan şeye bizi yaklaştırmalarında görmesi, Aristoteles'in en azından ahlaki amaçlar kadar onları gerçekleştiren araçlar olarak ahlaki eylemlerin de önemli olduğu, onların kendilerinin de ahlaki eylemler olarak ahlaki değerlen­dirme ve yargılamaların konusu olması gerektiği gibi hususları gözden kaçırmasına veya yeter derecede onlar üzerinde durmamasına neden ol­muş görünmektedir.
Sayfa 264 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İfrat - Tefrit - Vasat
Her duyguda veya eylemde kötüyü veya erdemsizliği temsil eden iki uç; ifrat ile tefrit, ge­reğinden çok ile gereğinden az , bir de iyiyi, erdemi temsil eden bir orta nokta, yani gereği kadar olan vardır. Örneğin korku duygusu veya et­kilenimini alalım. Bir gereğinden çok korku vardır, bir de gereğinden az korku ve bunların her ikisi de kötüdür, erdemsizliktir. Gereğinden çok korku, ödleklik, tabansızlıktır; gereğinden az korku ahmaklıktır, duyar­sızlıktır. Gereği kadar korku yani altın orta cesarettir.
Sayfa 277 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.