“Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar. Hâlbuki onu, Rasul'e veya aralarındaki emir sahiplerine götürselerdi, onlardan işin içyüzünü anlayanlar, bunun ne olduğunu bilirlerdi.” (4 Nisa/83)
İbni Abbas (radıyallahu anhuma) şöyle demiştir: “Süleyman (Aleyhisselam)'a ilim, mal ve saltanat arasında istediğini seçmek hakkı verildiğinde o, ilmi seçti. Onun için Allah (Subhanehu ve Tealâ) kendisine malı da, saltanatı da verdi.”
Kendisini İslam’a nispet ettiği halde dinleri hakkında hiç bir sahih bilgiye sahip olmayanlar bir tarafa sahih tevhid inancı-na sahip olan kesimler dahi akidelerini ilmi bir temel üzerine oturtamamaktadırlar.
Nitekim Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, Allah yolunda şehid olan kimseler; âlimlerin âhiretteki mertebelerini gördüklerinde hemen Allah (Subhanehu ve Tealâ)’dan kendilerini tekrar diriltip âlim yapmasını isterler. Hiç kimse anasından âlim olarak doğmaz. İlim ancak çalışıp öğrenmekle elde edilir.”
Öğrenmek, öğrendiğiyle amel etmek ve bildiklerini başkalarina aktarmak, insanı gökler âleminde saygın bir makama ulaştırır. Çünkü böyle bir insan Güneş gibidir. Kendisini aydınlattığı gibi başkalarını da aydınlatır ya da kendi kokusundan başkalarını da faydalandıran bir misktir...
Ebu Bekir el-Ahnef b. Kays b. Muaviye “Âlimlerin hepsi neredeyse melik olacaklardı. İlimle takviye edilmemiş bütün izzetlerin sonu zilletten başka bir şey değildir.” demiştir
“Allah, kendilerine kitap verilenlerden, kitabı insanlara beyan edecekleri ve hiçbir şekilde gizlemeyecekleri hususunda söz almıştı.”
(3 Ali İmran/187)
Bu ayet ilmi öğretmenin farz olduğu göstermektedir.