***
İmâm-ı Rabbânî’nin eserlerini okumaya başlamadan önce, onun fikirlerini özetle ve sistematik olarak işleyen bir eserin okunması faydalı olacaktır. Elinizdeki bu eserin sağlayacağı en önemli katkılardan biri de budur.
“Gavs-ı A‘zam (rahmetullahi aleyh) Fütûhu’l-gayb’ıyla bana bir üstad ve tabip ve mürşid olduğu gibi, İmam-ı Rabbânî de (rahmetullahi aleyh) Mektûbât’ıyla bir enîs (dost), bir müşfik, bir hoca hükmüne geçti.”
Bediüzzaman Said Nursi (k.s)
***
Ahmed Sirhindî, Ekber Şâh’ın Dîn-i İlâhî adındaki gayr-i İslâmî akımıyla, Bedîuzzamân da çağın ateizmiyle mücâdele etmiş, her ikisi de insanları Kur’ân ve sünnete çağırmışlardır.
Kafkaslarda Ruslara karşı yürütülen millî mücadelenin önderliğini yapan Şeyh Şâmil’in de Müceddidiyye’nin kolu olan Hâlidiyye’ye mensup olduğu bilinmektedir.
Cezâyir’de Fransızlara karşı yürütülen millî mücadelenin komutanı Emîr Abdülkâdir el-Cezâirî (ö. 1883) 18 yaşlarında iken Müceddidiyye’nin Hâlidiyye kolunu kuran Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî’ye intisap etmiştir.
Öte yandan Afganistan’ın Rus işgali döneminde kurulan millî mücadele kurumlarından Cebhe-yi Necât-ı Millî’nin başında Ahmed Sirhindî’nin neslinden Sıbgatullah Müceddidî bulunmuştur.
“Ey oğul!
Bu öyle bir zamandır ki, eski ümmetlerde böyle zulmet dolu bir vakitte ülü’l-azm (büyük) bir peygamber gönderilir, o da yeni bir dini ihyâ ederdi. Bu ümmette ise, -ki ümmetlerin sonuncusudur, peygamberi de son peygamberdir ve âlimleri İsrâiloğulları’nın peygamberleri mertebesindedir- âlimlerin varlığı peygamberlerin varlığı yerine geçer. Bu sebeple her yüzyılın başında şeriatı ihyâ etmek için bu ümmetin âlimlerinden bir müceddid (yenileyici) tâyin edilir. Özellikle eski ümmetlerde ülü’l-azm peygamberin vakti olan böyle bir zamanda tam mârifet sahibi bir âlim lâzımdır ki eski ümmetlerin ülü’l-azm peygamberinin yerine geçsin.”