En Yeni İman Üzerine Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İman Üzerine sözleri ve alıntılarını, en yeni İman Üzerine kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Münafıklık da küfür gibidir, birbirinden farklı birden çok münafıklık vardır. Bu yüzdendir ki, çoğu kere "Dinden çıkaran küfür olduğu gibi dinden çıkarmayan küfür de vardır. Tıpkı bunun gibi büyük münafıklık olduğu gibi küçük münafıklık da vardır." denir. Nitekim şirk de, biri "Büyük şirk" ve öbürü "küçük şirk" olmak üzere ikiye ayrılır. Ebu Hatem ile başka bazı hadisçilerin bildirdiklerine göre Peygamber Efendimiz (s.) "Bu ümmetin arasında şirk karınca yürüyüşünden daha gizlidir" buyurunca Ebu Bekir (ra): "Ya Resulallah, karınca yürüyüşünden bile daha gizli olduğuna göre ondan nasıl korunacağız?" diye sordu. Peygamberimiz de ona şöyle cevap verdi: "Beri bak, sana öyle birkaç cümle öğreteyim ki, bu sözleri söyleyince şirkin büyüğünden de küçüğünden de korunabilesin. اللهمَّ إني أعوذُ بك أنْ أُشرِكَ بك و أنا أعلمُ ، و أستغفرُك لما لا أعلمُ
Hammad b. Ebu Süleyman, Ebu Hanife ve diğerleri gibi tanınmış Kufe fakihleri, hem dilin söylemesini ve hem de kalbin doğrulamasını imandan saymışlardır. Bu görüş aslında Muhammed b. Kilab ile arkadaşlarının görüşü idi. Fakat bu kimseler de aynı görüşü benimsemişlerdir, onlardan "iman sadece kalbin tasdik etmesidir" şeklinde bir görüş nakledilmemiştir. Bu sözü Cehm b. Safvan'ın söylediği nakledilir. Anlatıldığına göre o "iman sadece kalble tasdik etmektir. Dille ikrar olması şart değildir." demiştir. ilk dönem Müslümanları ile imamlar bu görüşe şiddetle karşı çıktılar. Hatta Vekii b. Cerrah, Ahmed b. Hanbel ve diğer bazıları böyle diyenlerin mutlak anlamda kafır olacaklarını söylemişlerdir. Bu söz Cehmiyye mezhebinin görüşlerinden biridir. Onlar bu görüşlerini şöyle savunuyorlar. "Firavun, Iblis, Ebu Talib, Yahudiler ve benzerleri Allah'ı kalpleri ile tanımışlar ve dilleri ile inkar etmişlerdir. Buna göre bunların hepsi mümin idi." Onlar şu ayetleri bu görüşlerinin delilleri olarak göstermişlerdir." "Vicdanları onları doğruluğuna kanaat getirdiği halde sırf haksızlık ve böbürlenme yüzünden onları inkår ettiler." (Neml, 14)
Reklam
Allah bizleri bunlardan muhafaza etsin
Bu sapık görüşün savunucuları bazı bakımlardan sapkın sufilere benzerler. Hani Allah'ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmayı sözde henüz "arif" olamamış sıradan müridlere mahsus sayan sufi taslakları var ya, onları kastediyoruz. Onlara göre mürid, ariflik mertebesine yükselince şeri yükümlülüklerden sıyrılır. Onlar Cenabı
Mürcie mezhebinin aşırı görüşlerinden olup da bu büyük günahkarlar hakkında tereddüt belirterek "Bunlardan olan biri cehenneme girecek mi, girmeyecek mi, birşey diyemem" diyenler de bidatçıdır. Çünkü bütün büyük imamlar ehli kıbleden olan bazı müminlerin bir süre cehenneme girip sonra yine çıkacaklarını, Kur'an ve Sünnetin bu yoldaki kesin delillerine uyarak görüş birliği halinde kabul etmişlerdir. Durum böyleyken "Hiçbir kıble ehli cehenneme girmez" diye kestirip atan bir imam tanımıyoruz. Bunun arkasından "Aslında azap diye birşey yok, bu yolda söylenen şeyler asılsız korkutmacalardır" diyen sapıkların ve kâfirlerin görüşleri gelir. Bu görüş, sapık felsefecilerin, Karmatilerin ve böyleleri gibi düşünenlerin sözlerine benzer. Onlar şöyle diyorlar: "Peygamberler insanlara aslı olmayan birtakım vaadler ve tehditler yolu ile hitap etmişlerdir. Bunlar sadece can bedenden ayrıldıktan sonra neler olacağını anlatmak isteyen misallerdir. Belirttikleri vaatlere ve tehditlere gelince bunların her ne kadar aslı yoksa da dünya için yararlı şeylerdir. Zira insanlar ancak bu yolla yönlendirilip denetim altına alınabilirler."
Fudayl bin Iyad, "Hanginizin daha güzel iş yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratan odur" âyeti hakkında şöyle demiştir: "Yani hangisinin daha ihlâslı ve daha doğru olacağını sınamak için." Yanındakiler, "Ey Ebû Ali! En ihlaslı ve en doğru olanı kimdir?" deyince, "Eğer amel halis olursa ve doğru olmazsa kabul edilmez. Doğruysa ve ihlaslı yapılmazsa yine kabul edilmez. Mutlaka ihlaslı ve doğru olmalıdır. İhlaslı olması Allah için yapılması anlamına gelirken, doğru olması da sünnete uygun bir şekilde yapılmasını ifade eder" demiştir. Demek ki, kim küfürden kaçındığı halde Peygamberimizin (s.) uygulamalarına aykırı olan bir amel işlerse, işlediği amel kabul edilmez. Mesela eğer bir kimse abdestsiz namaz kılarsa, kıldığı namaz makbul değildir. Çünkü o kimse her ne kadar şirkten kaçınmış ise de sözü geçen amel konusunda takva yolunu tutmamıştır
Sürekli tevbe etmek
müridin biri bir gün şeyhine "Günah işliyorum" deyince şeyhi kendisine "Tevbe et" dedi. Mürid "sonra yine günah işliyorum" deyince şeyhi "yine tevbe et" dedi. Mürid yine "aynı günahı yine işliyorum" deyince şeyhi yine "bir daha tevbe et" dedi. Mürid "ne zamana kadar böyle sürecek?" diye sorunca şeyhi ona "şeytanı ümitsiz bırakıp hayal kırıklığına uğratıncaya kadar" diye cevap verdi.
Reklam
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.