İmgenin Pornografisi

Zeynep Sayın

İmgenin Pornografisi Sözleri ve Alıntıları

İmgenin Pornografisi sözleri ve alıntılarını, İmgenin Pornografisi kitap alıntılarını, İmgenin Pornografisi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne var ki modernizm-sonrası yazarların rahatsızlığında yeni olan, modelden tümüyle yalıtılmış bir sanallığın yeniden dehşet verici bir tedirginlik yaratmış olmasıdır. Cezanne'dan ve Rodin'den bu yana herhangi bir temsile dayanmadığını iddia etmesine karşın imgenin sürdürdüğü egemenlik, bir tür erdemsizlik ve müstehcenlik gibi görünecektir modernizm-sonrası yazarların gözüne. Lacan 'ın söyleyeceği gibi simgeselliğin iktidarına teslim olmayı ve yenik düşmeyi öneren bir tavır vardır bu egemenlikte: Sanki görüntü, görülmesine izin verdiğinin ötesinde bir niteliğe sahip olmadığı halde, bu yokluğu bir varlıkmışçasına ortaya koymakta, kendi dışında bir şeyi temsil etmeye kalkışmadı­ğını söylediği halde kendini olanca oylumluluğuyla dışavurmakta, kendine gösterilmesi gereken saygıyı doğal bir hak olarak dayatmaktadır.Oysa Lacan'a ya da Cezanne hakkında yazan Merleau-Ponty'ye göre imgeyi haysiyetli kılan, Bizans ikonalarında olduğu gibi, imgenin için- deki kurucu boşluk öğesidir: İmgeyi görünmezleştiren bu boşluk, imge içinde açılan bir oyuktur, görünenden görünmeyene uzanır ve bakışın ardında saklanan gözbebeğini yerinden oynatır. Oysa göze değil, dolayımsız olarak bakışa seslenen bir pornografi egemendir o kurucu boş­luktan yoksun imgeye; dolayısıyla imgeye saygıyla yaklaşıldığında "onun gösterdiği kişiye... ya da nesneye saygılarını sunmak", "taklidin özü gereği imgeyle modeli tek bir bütün olarak oluşturmak" artık elbette söz konusu olmayacaktır. Çünkü aslında imgeye bakarken onun ardında yatan ve o olmayan şeye hürmet gösterilmekte, onun için bakışlar indirilmektedir
Dile ve göze gelmesi imkânsız olan bir aşkınlıkla yüklü de­ğildir artık imgeler. Perde açıldığında odaya dolan ve evreni duyumsamamızı sağlayan ışık gibi kendini sadece gösteren, ama açıklamayan, kendini ele vermeyen bir gizemliliğe, ardında kendi dışında bir şey göstermeyen bir görünürlüğe evrilmiş gibidir imge. İkonanın verdikçe ço­ğalan, çoğaldıkça artan çağrısı bakışın tatminine yönelik bir pratiğe hapsedilmiş; imgenin Şamlı Yahya'dan başlayarak kanıtlanmaya çalışılan çifte varlığı, görüntüsü dışında sunacak bir şeyi olmayan bir hayat kadınının yoksulluğuna indirgenmiştir. Oysa gerek bu dünyada gerekse ötesinde iki ayrı mekâna sahip olan, görünenle görünmeyen arası salınan bir varlıktır ikona; onun antinomisi, göze getirdiği an görünmezleştirdiği aşkınlığın antinomik olmasından kaynaklanır. Kendini çürütmekten, kendi çöküşünü imlemekten, kendini gizlemekten asla sakınmayan bir aşkınlıktır Bizanslılar'ın aşkınlığı; görünmeyene yaklaştıkça insan, görünmezlik büyümektedir. İkona, kendi çöküşünü göze alabildiği için görünmeyenin gösterenidir
Reklam
Sanat uzamını içeriden yarmak ya da sanata dair bir hamlede bulunmak yerine, ruhların dökümünün alındığını ve fotoğraflandığını kanıtlamak isteyen Aksakov'un aksine, fotoğrafın çifte varoluşunu anıştıran heykeller üreten Rodin, yapıtlannı aslında fotoğrafla rekabet ettiği ve fotoğrafın yılgısını kendi lehine kullandığı için gerçekleştirmektedir. "Sanatçı hakikidir, fotoğraf yalan söyler,"der Rodin. Fotoğrafa özgü zamanı yanlış anlayan Rodin, fotoğrafınkinden daha sahici, çünkü zaman içinde hareket eden "sanatsal"bir çifte varoluş üretmeyi arzular. Gerçi bedenden alçı kabartmalar ya da dökümler aldıktan sonra taşı yontan tek heykeltraş değildir Rodin,ama heykellerinin çoğunu döküm sayesinde gerçekleştiren, kendi heykellerinin de dökümünü alan ve gövdeyle başın, kollarla bacakların dö­küm parçalarından her birini farklı anlarda, farklı hareketlerde aldığı için, bedeni, hiçbir zaman sahip olmadığı bir duruşta yontan tek kişidir o.
"Göz yerine kameraya hitap eden şeyin, doğası farklıdır: ...insan, optik bilinçdışından fotoğraf sayesinde haberdar olur." Walter Benjamin
Bir nesneyi görmek demek, bilen özne ile bilgi nesnesini aynı imge uzamında birleştirmek demektir. Göz nasıl görüyorsa, imge de ona öyle gelir. Görünenin ötesinde bir tutku uyandırmasına olanak yoktur bu türden bir imgenin, onun ötesinde gözü baştan çıkartan bir nitelik yoktur. İmge, içinden fışkıran bir fazlalıkla değil, içinde eksilen bir yoksunlukla göze gelir. O nedenle göz yerine bakışa yönelir imge, bakışı kışkırtır, bakışı çağırır. Bakış gözden kolay baştan çıkarılır. Bakışı yakaladığı zaman ona egemen olacağını bilir imge; sürekli bir tatmin peşinde koşan bakış, göz üzerinde mutlak bir egemenliğe sahiptir. ... Özneyi nesne, kendini de özne kılan ve bakışı kendi arzuları doğrultusunda yönlendiren imgeler totaliter ve haysiyetsizdir.
Platon'dan Öklid'e değin Yunanlı yazarlar, görme eylemine göz bebeğinin ardında gizlenen bir görme kaynağının yol açtığı­ nı düşünürler. İlginç bir biçimde görme ışınımı, mekânın kendisi yerine mekân içindeki nesneleri hedeflemiş, mekânı yalayarak nesneleri emmiştir. Bu nedenle Antik Yunan'da gözün görüşünün bakış sayesinde nesnelere dokunduğu tekin bir uzaydır evren. Kartezyen evrende ise kör bir insan bile, değnekler sayesinde evrene dokunabilmekte, onlara dokunabildiği sürece onları bilebildiğini, çünkü onları ölçümleyebildiğini düşünebilmektedir. Ne var ki bu, koskoca bir nesne olan mekânın kendisi için de geçerlidir: Antik Yunan'ın mekân ile nesne arasında kurduğu ayrım yitirilmiş, mekânın kendisi nesneleştirilmiştir. Yine de her iki temsil evreninde de dünya, olması gereken yerdedir ve her iki evren de asude evrenlerdir.
Reklam
26 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.