Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İmkansızın Politikası

Jean-Michel Besnier

En Eski İmkansızın Politikası Gönderileri

En Eski İmkansızın Politikası kitaplarını, en eski İmkansızın Politikası sözleri ve alıntılarını, en eski İmkansızın Politikası yazarlarını, en eski İmkansızın Politikası yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Her zaman birkaç lamma sabachtani tarihi bitirir ve dilimizi tutmaktaki güçsüzlüğümüzü haykırır: Anlam taşımayan şeye anlam vermek zorundayım; sonuçta varlık bize imkânsız olarak sunulmuştur.” Georges BATTAILLE
Hangi dönem zihin için, hayatı insanlara ve fikirlere zor kılan bir dönemden daha doğurgan olabilir? Yüzyılın felaketlerinin hesabını tutanlar için, Hegel’in ortaya attığı halkların mutsuzluğunu seven bir tarih teması, inandırıcı geliyor. Gerçekten, çağdaş tarihte, çoz az “beyaz sayfa” var.Hele de, savaş sonrasının giderek iki savaş arasına dönüştüğüne tanık olan otuzlu yıllarda.
Reklam
Nihilizmin antropologu, Sils-Maria’nın yalnız adamı, dünyanın gidişatından umutsuzluğa kapılanların acılarını bir ölçüde dindiriyor; bunu yaparken, bir tür Nirvana’vari ahiret mutluluğu kazanmak için bu yüzyıla sırt çevirmeye değil; daha ziyade, “tehlikeyi, macerayı, savaşı” sevmeye ve “kendini hiçbir zaman uyuşmaya, barışmaya, bağdaşmaya ve uzlaşmaya bırakmayanları’ taklit etmeye davet ediyor. İfade bulduğu biçimiyle Nietzsche operasyonu, sanki fethedici ve yaratıcı enerjiyi daha canlı kılabilmek amacıyla, dünyaya geçirgensizliğini geri vermek -ve onu insanın mutlak Öteki’sinde oluşturmak- için geri geliyor: Sadece, trajik zevkin işlenmesine yöneltmekle kalmıyor, aynı zamanda uyulması veya aşılması gereken hiçbir anlam bizden önce hiçbir şekilde varolmadığı ölçüde zamanın derinliğine müdahale etmekte o kadar haklı olduğunu da ortaya koyuyor.
Dünya, ebedi bir kaos niteliği taşır, gerekliliğin eksikliğinden dolayı değil; fakat bir düzen, formlar arasında bir bağ, güzellik, sağduyu, kısacası insani estetik eksikliğinden dolayı.”Tuhaflığına teslim olan dünya, sonsuz sayıda olasılığı üzerinde taşıyabilir ve çağlarının “çürümüş kütlesi”altında ezilmekten kaygı duyanların ihtiyaç duydukları şey de bu coşkulu rızadır. Yenilik yapmak isteyen için kendini yabancı hissetmek gereklidir ve yeni bir başlangıç yapmak için her şeyi kökünden kazımak giriş müziğini oluşturur. Tam da bu nedenledir ki Nietzsche kuru kuruya, her şeyin rastlantıya bağlı olduğunu ilan eden bir düşünür olarak ün yapmamıştır: Gerçekten de eğer her şey rastlantısalsa, nasıl eyleme geçilebilir? Olaylar kesinlikle, insani durumun dışında gelişen kurallara bağlıysa nasıl yalnızca istemekle yetinilebilir? Rastlantının himayesi kuşkusuz hareketsizleştiricidir ve sonuçta statükoya boyun eğmeye iter.
“Hepimiz bir duvarın önündeyiz ve öte tarafta ne olduğunu bilenler bile, sadece duvarın üzerine resmedilmiş bir çıkış yolu bulabiliyorlar. Yalnızca sahte kapılar ve sahte pencereler var. Bu da çıkış için yetmiyor” (Le Grand Jeu, N 2, s. 57).
Olanakları kurutan veya saçma çatışkılar içine hapseden dünyaya karşı savaş açmak; bilindiği üzere sözlerindeki öfke o dö­ nemde provokasyonun doruk noktasına varan André Breton’un grubunun gerekçesi de budur: “Gerçeküstücülüğün, mutlak ayaklanmayı, toptan boyun eğmezliği, kuralına uygun sabotajı kendisi için bir dogma yapmaktan korkmadığı ve şiddet dışında hiçbir şeyden beklentisi olmadığı anlaşılıyor. En basit gerçeküstücü edimde ellerde tabancalar, sokağa çıkılır ve mümkün olduğunca kalabalığın içine rastgele ateş edilir. Yürürlükteki alçaltıcı ve aptallaştırıcı küçük sistemden bu şekilde kurtulma isteğini en azından bir kere duymamış kişinin bu kalabalık içindeki yeri çok bellidir, göbeği namlu hizasındadır.”
Reklam
“Bütün umut kapılarını sürekli reddetmek, bütün sağlam yeminleri bozmak, isteklerinden dolayı tedirginlik vermek ve zafere hiçbir zaman kesin olarak inanmamak her şeyden vazgeçişin zor ve emin yolu budur. İnsanların insanlıklarını doğanın geniş mezarlığına atmaları için ve insani varlıklarını kendine özgü kurallarına teslim ederek işin içinden çıkmaları için insanları umutsuzluğa itmek gerekir.”Aynı dönemde Walter Benjamin’in paradoksal gerçekliğine karşı çıktığı bu umutsuzluklara bağlanan umut, Daumal ve arkadaşlarının nihilist eğilime karşı yönelttikleri direnişi ifade ediyor. Bu, onlarda ifade bulan bir ayaklanma eti­ğidir: Sonuçta “mucizeler” yaratmak, “işin içinden sıyrılmak” söz konusudur. Kargaşa, gerçeğin kesin bir biçimde reddini, fakat aynı zamanda da -kuşkusuz bu nedenle- önüne geçilemez bir Tamamen-Öteki’ne yönelik arzuyu doğurur. Karşı çıkışında tipik bir “yeniyetmelik” sergileyen, oldukça bayağı bir tavır: Umudun yolunu açmak ve atılganlığını sürdürmek için mutlak umutsuzluğa karşı isyan edilir; kısacası, karşı-konformizmi, ağabeyleri tarafından gerçekliği dile getirilen açmazlarla karşılamanın bir öl­çüde doğal sonucu olarak keskinleşen bu genç kuşak için “ayaklanma, kaçışın ve özgürleşmenin tek olanağı olarak kalıyor.”
Henri Lefèbvre 1986'da, savaş öncesinde Nietzsche’ye duyulan hayranlığı anımsayarak, özellikle gerçeklerin yok olduğu ve dünyanın düzenini değiştirmek yerine isteklerini değiştirmenin hoş karşılanmadığı bir ortamda, Alman düşünürün anti-kartezyanizminin (veya Descartes karşıtlığının) temsil ettiği yıkıcılık potansiyelini salık veriyor: “Bana önemli gelen, trajik teorisiydi ve Böyle Bu- yurdu Zerdüşt’ün sonunda yer alan (ve aktarmayı sevdiğim) şu şiirde ifade edilen fikirdi: “Ey insan! Kendini kolla! Dünya derindir, acısı derin, -Neşe- acıdan da derin.” Bu benim için Marx’in felsefi elyazmalarındaki olumlamayla aynı anlamı taşıyordu: acının, mutsuzlukların, tarihteki kötü olan her şeyin yanında, kendisini olumlayan, bir şey vardır, kendisini isteyen bir şey vardır.”
Politika, din, mistisizm; fakat aynı zamanda erotizmin ortak noktası, varoluşu imkânsızın yüksekliğine çıkarmak, yani onu istila etmektir, o derece ki orada sınırlarını kaybedecek ve ona musallat olan farklılaşmamışın içinde eriyecektir. Bu anlamda, dindeki taş­kınlık ve mistik veya aşkî esrime gibi politikada da yıkıcılık vardır: Her durumda iletişimi yalnızca kontrol edilemez olan sağlar.
Ortaya çıktığı andan itibaren insandışılık, insaniliğin parçası haline gelir.
24 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.