Murakami’nin okuduğum ilk kitabı ve onu sevdim. Dilini, tarzını sevdim. Beatles şarkısı ile başlangıcı yapmasını, Toru’nun böylelikle o şarkıyı duyunca gençliğine gitmesini sevdim. Aralara Watanabe’nin sanatoryumda Naoko’ya çaldığı hüzünlü şarkılar serpiştirilse bile ölümü asla melankolik bir unsur olarak tanımlamadığından sayfaların arasında dans ediyormuş gibi hissettim, bu hissi sevdim. Naoko, onun ilk aşkıydı. Sanatoryumda yaşadıklarını, o ağaçlık sağlıklı huzurlu alanı, odayı, gitarın duruşunu betimleyişini sevdim. Hayatına Midori’nin girişi, oda arkadaşı, ölümlerin onu takip edişiyle sayfaların arasından notalar çıkan bir kitaptı. Kısacası çalıyordu sürekli beynimin içinde imkansızınşarkısı