Sultan Selim mektubunda, Şah İsmail’i dinden çıkmış, ortadan kaldırılması gereken biri olarak suçluyor, son bir defa daha “sünnet-i seniyye”yi kabul ve tövbe etmesi halinde savaşa gerek olmayacağını bildiriyordu.
Çün rûz-ı ezel kısmet olunmuş bize devlet
Takdîre rızâ vermeyesin böyle sebeb ne?
Haccü’l-Harametiynim deyüben da’va kılırsun
Bu salatanat-ı dünyevîye bunca taleb ne?
Bu arada onun(Yavuz Sultan Selim) İstanbul'a döndükten hemen sonra daha önce pâyitahta sevkedilmiş olan halife tarafından karşılandığı ve Ayasofya'da düzenlenen törenle hilafetin kendisine devredildiği yolunda bilgiler bulunur.Ancak dönemin hiçbir kaynağında böyle bir devir işlemine dair bilgi bulunmamaktadır.Padişah tıpkı Memlük sultanları gibi mukaddes yerlerin koruyucusu ve hizmetkârı olmayı böyle bir unvandan daha üstün görmüştür.Hatta kendisini mukaddes yerlerin "hakimi" değil, ancak "hadimi" olarak gördüğünü ifade etmiştir.