BDSM kitaplarını sevmiyorum, Tara Sue Me'nin kitapları dışında.
Bu kitabı da sevmedim. Neden hala türü okumaya çalıştığım hakkında en ufak bir fikrim yok. Sanırım sevebileceğim başka bir yazar bulabilme ihtimalinden dolayı.
In Flight da pek çok BDSM kitabının klişeleriyle dolu idi. Kendisini beğenmeyen ama aslında çok güzel olan fakir bakire; genç, yakışıklı milyoner ile tanışır. Adam bağlanmak istemez sadece sub-dom ilişkisi ister. Kız kabul eder. Birbirlerinin geçmişten gelen yaralarını sarmaya başlarlar. Adam kızı kıracak bir şey yapar. Kız adamın aldığı her şeyi bırakarak adamı penthouse'unda bırakarak gider. Tabiki de asansör kapısı kapanmadan önce duygu dolu bir bakışma yaşarlar. Kız adamı sevdiğini, adam kızı sevdiğini anlar. O sırada geçmiş tekrar aralarına girer, falan.
Klişelerle aram iyidir aslında. Çünkü hikayeden çok yazarın anlatım tarzına odaklanmaya çalışırım. Ama anlatım tarzı da çok iyi değildi.
Endgame'den sonra sürekli "I love you three thousand." krizlerine giriyorum yazar da sanki inadına "stark" ve "marvel" kelimelerini bol keseden kullanmıştı, çıldırdım.
Serileri yarım bırakmaktan hoşlanmıyorum. Başladığım için bitireceğim. Umarım Stephan'ın hayatı hakkında da bir şeyler yazmıştır yazar, yoksa bitirmek için ekstra çaba harcamam gerekecek.