Acılar, eşitsizlikler, sancılar... Kuramlar, ağır vergiler, cadılar...
Yoksullukla iç içe olan savaşlar...
Bir tarafta ineğe ve domuza sevgi besleyenlerin dünyası, bir tarafta ilkel toplumlardan beri kadınlara uygulanan vahşetlerin perde arkasında kalmış karanlık dünyası. Kız çocuklarının öldürülmesi, çocuk yaşlarda erkeklerin hizmetlerine adanmaları, erkeklerin kendilerini güçlü hissetmeleri için uyguladıkları cinsel sapkınlıklarına ve sayısız işkencelerine katlanmaları... İlkel savaşlarda da yine güçsüz bırakılanların kadınlar olması.
Ortaçağ... Kilisenin zenginleşmesine karşın ağır vergilerle iyice yoksullaşan halklar. Mesihçilik, sahte mesihlerin türemesi. Kargo kuramları... Ters inanışlara sürüklenmeleri, günahlarını şeytana yükleme denemeleri. Ve cadıların çıkışı. Cadı avcılığı adı altında akıl almaz işkencelerin uygulanması, bedenlerin yanıp kül olması. Ne de sancılı dönemler...
Yaşadığımız dönemden herbirimiz ne kadar şikayetçi olsak da haksızlıklar, işkenceler, düşünmenin bile bir suç oluşu, cinsel sapkınlıklar, ezilen kadınlar, öldürülen çocuklar ve daha nicesi her dönemin sancılı konuları olmuş. En azından ilkel toplumlarda yaşamadığımız için şanslı olanlardanız.
Her cümlesi bilgi ile dolu olan bir kitap okudum. Dört konu üzerinden (inekler, domuzlar, savaşlar ve cadılar) dünyanın acı gerçeklerini ve günümüze kadar uzanışını ele alıyor. Cadılar mı? Onlar büyücü olarak günümüzde varlar.
Keyifli ve iyi okumalar...