Yaşadığımı bilsinler ama bir ölüye nasıl muamele ediliyorsa bana da öyle muamele etsinler, diye sürdürdü kendisiyle konuşmasını. Yok olmaktan korkuyordu belli ki, bu sebeple varlığın içinde bir yokluk arıyordu kendisine.
Boşa konuşuyoruz yeminle! Kulağın duymadığını kalp nasıl tasdik etsin! İnancımız, anlayışımız, bakış açımız ve daha bir sürü şey sayarım sana, neyse işte, inan bana hepsi kıt! İnsan kendisine nasıl öğretildiğiyse öyle yaşıyor.