Tolstoy, gerçekçilik akımıyla ele aldığı bu eserinde ilk hikaye ile birlikte kitabın omurgasını oluşturan 3 soru sorar okuruna:
*insanın kalbine ne hükmeder?
*insana verilmeyen şey nedir?
*insan ne ile yaşar?
İlk hikayede cevaplarını bulduğumuz bu sorular diğer hikayelere birer basamak oluşturur. Erdemlerin insan hayatındaki yansımaları, etik ilkeleri, iyilik ve kötülük kavramlarını inceler ve düşünülmesini amaçlar.
İnsan için önemli olan tek bir şey vardır: Elde ettiğinin daha fazlasına ulaşma yolları. Bu yolda erdemlerinden, içindeki iyiden ya da ahlaktan vazgeçebilir. İnsan erozyonu olarak da adlandırabileceğimiz bu bozulma her birimizin içinde gizli birer tohum olarak durur ama marifet içindeki hangi tohumu büyüteceğinde, yol ayrımına yaklaşırken hangi yolu seçeceğindedir. Birçok değeri sade ve masalsı anlatımıyla bizlere hatırlatmayı başaran yazar, kabulü, iyiliği, erdemleri, bazı şeyler elden gitmeden farkına varabilmenin de mümkünlerini sunuyor bizlere.
Bir ahlak kitabı olarak kullansak yalnızca şuradaki hikayeleri irdeleyerek bile kötünün içindeki iyiliği bulabilir ve net olarak şunu görebiliriz; keskin olmayan bir çizgidir bu hayat ve biz salt iyi ya da salt kötü aramanın, yaftalamanın yanlışlığından uyanmalı ve kabule varmalıyız.
Keyifle…