Bu kitap bir başyapıt. Yazar müthiş. Bir kere psikoloji bilimine, hayata, varoluşa hep pozitiften yani diplerin aynı zamanda doruklara gidebileceği şeklinde bakıyor.
Bunu dönemin Avrupalı yazarlarında felsefecilerinde, psikologlarında yakalamak neredeyse olanaksız o savaş öncesi / sonrası ruh hali Avrupa’nın genlerine işlemiş sanki.
Doğu düşünürlerinde ise bu işlere daha ‘alaylı’ yaklaşıldığını bilimsel yanlarının biraz zayıf kaldığını gözlemliyorum. (J.Krishnamurti’nin kendisine alim denmesini bile kabul etmeyen bir düşünür olması gibi)
Tüm bunlara bakınca doğduğu dönem ve coğrafya itibarıyla yazarımızın ‘yıldızının parladığı’ bir zamana denk geldiğini düşündüm. İhtiyaçlar hiyerarşisini ortaya atması ve bireyin gücüne ve potansiyellerine odaklanıp pozitif psikolojiyi keşfetmesi o zamanki psikoloji biliminin 3-4 adım ilerisinde bir düsünce tarzı bence. Kitabı sindire sindire yavaş yavaş okudum.
Herkese tavsiye edilecek bir kitap değil içerikler çok dolu dolu dili ağır. Gerçekten ilgisini çeken birisi için ise denizin dibinden inci tanesi bulmak gibi doruklarda bir deneyim.
Abraham Maslow iyi ki bizlere böyle güzel eserler bırakarak bu Dünya’dan geçip gitmiş.
