Karınca deyince genellikle akla çalışkanlık gelir. Birer fabrika işçisi gibi durmadan dinlenmeden, yaz kış demeden, başlarındaki amirlerinin emrinde fedakârane bir gayretle hayatlarını sürdürürler. Küçücük bir karınca sabrın, sebatın, gayretin,
ısrarın, düzen, disiplin ve sistemin sembolüdür aynı zamanda. Her biri ayrı görevlere ve sorumluluklara sahip olan karınca topluluğu körü körüne, kendi başlarına dağınık bir şekilde çalışmazlar. Onları temsil eden anahtar kelime ‘birlik beraberlik’tir.
Onlar, hep birlikte, ortak bir hedefe yönelmişlerdir. Yerde, bir tane karınca gördüyseniz bilin ki oralarda bir yerde bir grup karınca çalışmaktadır. Başarı ancak beraberlikle gelir, bu da özveri ve paylaşma ister. Eski tabirle ‘Hatve-i mûr’ yani ‘karınca adımlar’ her ne kadar küçük görülse de toplu olarak, sistemli ve devamlı bir çalışmayla aşılmayacak dağ, delinmeyecek sur yoktur.
Bu ay, karıncaların dünyasına mercek tutarken onların bilinmeyen yönlerini sayfalarımıza taşıdık. Adem Serdaroğlu, karıncalara sistem ve organizasyon yönüyle bakarken, Ümit Yüksel kültür penceresinden karıncaların serzenişlerine kulak verdi. Ercan Erdoğan da karıncanın, insana acziyetini gösteren yapısını ve karınca türlerini İnsan ve Hayat okurları için kaleme aldı. Mehmet Numan Tanır ise, Bergama Kozak beldesindeki granit ustalarının helal kazanç için karınca misali çalışmalarını anlattı.
Derginizde yine birbirinden orijinal mevzular sizi bekliyor. Adem İpek, şirketler için doğru bir fiyatlandırmayı araştırdı; İdris Eren, topluluğun bereketini; Berker Çiftçi, mutfaklarda sıkça kullanılan yabani otları; Bayram Mustafa Kara lider çocukları; Hilmi Tekin down sendromunu; Hilmi Tevke Malezya seyahat notlarını İnsan ve Hayat okurlarıyla paylaştı. Röportaj bölümümüzde, yılların terzisi Emrah Akkaş ustasını ve terzilikteki usta-çırak ilişkisini anlattı.
Regaib Kandili’nizi tebrik eder, hayırlara vesile olmasını niyaz ederiz.
İnsana ve hayata değer katmak, gelecek ay buluşmak dileğiyle...
