"Nokta" Yazıları

İnsana Yolculuk

Cengiz Güleç

İnsana Yolculuk Sözleri ve Alıntıları

İnsana Yolculuk sözleri ve alıntılarını, İnsana Yolculuk kitap alıntılarını, İnsana Yolculuk en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu iş zordur, acılarla doludur ve yürek ister. Kadim bilgelerinde buyurduğu gibi kendini bilmek arzu ve niyetle gerçekleşmez. Başka birine bakar gibi kendine nesnel bir gözle bakabilmek bu işin ilk adımıdır.
Yaşamın anlamını bulmuş kişilerde görmeye alışık olduğumuz şimdi ve burada yaşamak ilkesi, bugününü gelecek tasarımları uğruna bozuk para gibi harcayan ya da geçmişin yarattığı benlik takıntılarından kurtulup bugüne odaklanamayanların bir türlü kavrayamadıkları bir gerçektir. Psikanalizin kurucusu Freudun da dediği gibi sağlıklı yaşamın temel öğeleri; sevmek, çalışmak ve gülmektir. Bunlara bir de yaşamda varolan paradokslarla baş etmeyi ekleyebiliriz.
Reklam
Otoriteye boyun eğme davranışı, psikanalitik kurama göre, otoriter saldırganlıkla yakından ilişkilidir. Erken çocukluk döneminden kaynaklanan ana babaya yönelik saldırganlık dürtülerinin bilinçdışına bastırılması sonucu, doyurulmamış öfke ve düşmanlık duyguları, erişkin yaşamda mensubu olduğu ülkenin ulusal liderine, benimsediği siyasi parti başkanlarına, kapalı ve yasadışı hareketlerin öncü kişilerine, manevi kişiliğini koşulsuz-sorgusuz emanet ettiği mistik-dinsel örgütlerdeki inanç önderlerine ve bunun gibi türlü türlü otorite figürlerine abartılı bir saygı ve boyun eğme biçiminde aktarılır.
Çoğu hasta tedaviye başlarken kendi derdinin biricik olduğuna ve başka insanlarda benzer bir sorunun bulunabileceğine ihtimal vermez. Bu tür insanlar başkaları ile benzer duygu ve sorunları paylaştıklarını algıladıkları zaman duygusal yükün boşalması ,katharsis, ve başkalarınca kabul edilmiş olmak nedeniyle büyük bir rahatlama yaşarlar.
Kişiliğimizde bizi rahatsız eden yönlerimiz ve özelliklerimiz için geçmişi sorumlu tutmayı yeğlemek yaygın bir tutumdur. Ancak olumlu nitelik ve becerilerimizin de köklerinin geçmişimizde bulunduğunu unutmayı nedense severiz.
Kişi bildik olandan uzaklaştıkça ve kendi olduğunu sandığı alışılmış rollerinden uzaklaştıkça varoluşsal yalıtım yaşayacaktır. Varoluşsal yalıtılmışlığa bir çözüm olarak, başka bir insanla yaşanan ilişkiler üzerinde durmaktadır. Hiçbir ilişki yalıtımı yok edemez. Her birimiz varoluşta yalnızız demektir. İnsanların birbirleriyle ilişkilerini çoğu kez yalnızlıklarının sınırlarını yumuşatmak içim kullandıkları ve başkasıyla bütünleşerek kendi benliğimizi yok etmeye çalıştığımızı, psikiyatri uzmanları çok yakından bilirler.
Reklam
Dine şiddet üzerinde tasarruf hakkı veren ikinci olgu Evren’de varolan kaotik yapı üzerinde düzenleyicilik iddiasıdır. Nerede, kimle ve nasıl bir şeyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz ve bir türlü kestiremediğimiz bir Evren’de insanoğlu yaşamaz. İnsan aklı bu karmaşık kargaşayı algılamak suretiyle kendine varoluşsal dayanak noktaları yaratır. Her dinsel sistemin, kargaşadan düzene geçişte kendisine egemen bir rol yükleyen bir kosmogonisi vardır. Çoğu dinler ve inanç sistemleri düzenin sürekliliğini ve kavranabilirliğini ibadet ve ayinlerin kusursuz bir biçimde yerine getirilmesine bağlar. En azından bunu telkin eder. İnananların çoğalması ve inanmayanların ortadan kaldırılması hiç değilse etkisiz kılınmasıyla bu ilahi düzenin sonsuza kadar süreceği varsayımına dayanarak dinsel amaçlı başlı ve şiddet uygulamayı kurumsallaşmış tüm dinler meşru görür.
Kendine saygıyı denetleyemediği dış koşullara dayandıran kişilerin en küçük bir düş kırıklığında kendilerinden soğumaları ve yaşama küskünlükleri sık görülen bir olgudur.
Yalom, kişinin bir başkasıyla kurduğu sevgiye duyarlı sağlıklı bir ilişkinin varoluşsal yalıtımının getirdiği kaygıyı ve acıyı hafifletmede en yararlı ve değerli kaynak olduğunu belirtmektedir.
Geleneksel ataerkil ve otorite merkezli yetiştirme tarzımızın bir başka olumsuz sonucu girişim yetersizliğidir. Yeni tasarılara yüreklice girişemeyen, üstlendiği işi sonuna kadar götüremeyen, dirençsiz, edilgen, çekingen ve çeşitli cinsel korkuları olan ya da aklı gereğinden çok cinsel konulara takılı gençler yetiştiriyoruz. Sonuç olarak diyebiliriz ki otorite kültürünün bu denli başat olduğu toplumda demokratikleşme çabalarının sancısız ilerlemesi mümkün değildir. Evrensel demokratik değer ben normların, ülkemizde de egemen olmasını savunan kişi ve grupların, otoriter eğilimli kişi ve gruplarca tehdit olarak algılanması ve bu yöndeki ilerlemelerin dış kaynaklı düşman güçlerce hazırlandığının ve dayatıldığını iddia edilmesi ve bu söylemin oldukça geniş bir toplumsal taban bulması şaşırtıcı değil...
Reklam
Dinsel metinlerde görülen genel eğilim, tapınma törenleriyle şiddeti denetim altına Alman iddiasıdır. Bunun yapmanın en iyi yolu şiddeti ayinleştirmektir. Ayinleşmiş şiddetin, toplum üyelerinin birbirlerine duydukları düşmanlığı bir tür sembolik planda boşaltarak adeta toplumsal dayanışma ve birlik duygusunu attırmaya yönünde bir etkisinin olduğu söylenir.
Ülkemizdeki yaygın anlayışa göre devlet bir hizmet makamı değil, hizmet edilecek kutsal bir varlık olarak görülmektedir. Bu temel zihniyetin en demokrat geçinen sivil aydınlarımıza da bulaşmış olduğunu söyleyebiliriz.
Sevdiğimiz kişiyi mutlu etmek için katlanmayacağımız özveri yoktur. Kendimizi memnun etmek için nasıl da cimri davranırız anlamak mümkün değildir.
Benim için yaşamın anlamı nedir? diye sormak daha doğru olacaktır. Soyut ve genel bir düzlemden çıkarıp soruyu somut ve öznel bir bağlamda ele almak ve kişiselleştirmek gerekir.
Çocukları aracılığıyla varoluşlarına bit dayanak bulan ana babaların çocukların evden kopmasıyla derin bir ruhsal çöküntüye girdiklerimi ve bu “asi”, “nankör” çocuklara suçluluk aşılayacak türden sitem ve tacizde bulunduklarını görmekteyiz.