Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İnsanca, Pek İnsanca 1

Friedrich Nietzsche

En Yeni İnsanca, Pek İnsanca 1 Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İnsanca, Pek İnsanca 1 sözleri ve alıntılarını, en yeni İnsanca, Pek İnsanca 1 kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ayrıcalıkla dindar olmak
Gündelik yaşamlarını çok boş ve tekdüze bulan kişiler kolaylıkla dindarlaşırlar: kavranabilir ve bağışlanabilir bu, ancak gündelik yaşamları boş ve tekdüze geçmeyen insanlardan dindarlık beklemeye hakları yoktur.
Sayfa 92 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Hıristiyanlığın Yunanlı olmayan yanı
Yunanlılar Homeros'un tanrılarını kendi üzerlerindeki efendiler ve kendilerini de onların altındaki köleler olarak görmüyorlardı Yahudiler gibi. Adeta kendi kastlarının en başarılı örneklerinin yansımasını, yani bir ideali görüyorlardı, kendi varlıklarının bir karşıtını değil. Akraba olunduğu hissedilir, karşılıklı bir ilgi, bir tür güçbirliği vardır. İnsan, kendine böyle tanrılar verdiğinde, seçkin olduğunu düşünür ve küçük ve daha yüksek aristokrasi arasındakine benzer bir ilişki içine koyar kendisini; İtalya halkları ise gerçek bir köylü dinine sahiplerdi, kötü ve kaprisli güç sahiplerine ve eziyet verici ruhlara karşı sürekli bir korkaklık içindeydiler o sırada. Olympos tanrıları geri çekildiğinde Yunan yaşamı da karanlıklaştı ve korkaklaştı. – Buna karşılık Hıristiyanlık insanı tamamen ezdi ve parçaladı, onu adeta derin bir bataklığa gömdü; sonra insan, tamamen aşağılanmışlık duygusu içindeyken, ansızın tanrısal bir merhametin görkeminin ışıldamasını sağladı, böylece şaşıran, inayetle sersemleşen bir coşku çığlığı attı ve bir anda tüm cenneti içinde taşıdığına inandı. Bu hastalıklı duygu taşkınlığı üzerinden, bunun için gerekli olan derin kafa ve yürek yozlaşması üzerinden etkili olur Hıristiyanlığın tüm psikolojik buluşları: yok etmek, parçalamak, sersemletmek, esrik etmek ister, sadece tek bir şeyi istemez: ölçüyü ve bu yüzden en derin anlamıyla barbardır, Asyalıdır, seçkin olmayandır, Yunanlı olmayandır.
Sayfa 91 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Dinsel tapınının kökeni
İnsan kültürün çok geri aşamalarında bile doğanın karşısında güçsüz bir köle gibi durmamaktadır, doğanın zorunlu olarak iradesiz bir hizmetçisi değildir: dinin eski Yunan aşamasında, özellikle Olympos tanrılarıyla ilişkide biri daha seçkin, daha güçlü ve biri daha az seçkin olmak üzere iki kastın birlikte yaşaması düşünülebilir; ama her iki kast da kökenleri gereği bir biçimde birliktedirler ve aynı türdendirler, birbirlerinden utanmaları gerekmez. Eski Yunan dinselliğindeki seçkin yön budur.
Sayfa 90 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Dinsel tapınının kökeni
Dinsel tapınının anlamı doğayı insanın yararına olacak biçimde belirlemek ve büyülemektir, yani doğaya, başlangıçta sahip olmadığı bir yasalara uygunluğu dayatmaktır; günümüzde ise ona uymak için doğanın yasalarını öğrenmeye çalışılıyor.
Sayfa 89 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Dinsel tapınının kökeni
Bir bedene sahip olan her şeye büyü yapılabilir, demek ki doğa tinlerine de. Bir tanrı, açıkça kendi resmine bağlıysa, onun üstünde (onu kurbanlarla beslemekten vazgeçerek, kırbaçlayarak, zincire vurarak ve benzeri edimlerle) doğrudan doğruya bir baskı da uygulanabilir. Çin'de yoksul insanlar tanrılarının kendilerinden esirgediği lütfu zorla elde etmek için onun resmini ipe bağlarlar, yırtarlar, sokaklardan, çamur ve gübre yığınlarının üzerinden geçirirler: "Seni cinin köpeği seni, " derler, "görkemli bir tapınakta oturttuk seni, altınlarla süsledik, iyi besledik, sana kurbanlar getirdik, ama yine de nankörlük ediyorsun böyle." Azizlerin ve Meryem'in tasvirlerine, örneğin salgın hastalıklarda ya da kuraklıklarda görevlerini yerine getirmedikleri zaman uygulanan benzer yaptırımlara, Katolik ülkelerde bu yüzyılda bile hâlâ rastlanmaktadır.
Sayfa 89 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Dindeki Hakikat
Consensus gentium* ve genel olarak consensus hominum** sadece bir delilik olabilir. Buna karşılık, hiçbir konuya ilişkin olarak bir consensus omnium sapientum*** yoktur asla, Goethe'nin şiirinde sözü edilen tek bir istisnayla: Tüm zamanların tüm bilgeleri Gülümser ve göz kırparlar ve görüş birliği ederler ki: Budalacadır, budalalan iyileştirmekte ısrarcı olmak! Akıllılığın çocukları, delileri de Deli kabul edin, olması gerektiği gibi! Dizesiz ve uyaksız söyleyecek ve örneğimize uygulayacak olursak: consensus sapientum****, consensus gentium'un bir delilik olduğu yolundadır. * Sıradan insanların, halkın görüş birliği. ** İnsanların görüş birliği. *** Bütün bilgelerin görüş birliği. **** Bilgelerin görüş birliği.
Sayfa 85 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Dindeki Hakikat
Her din korkudan ve gereksinimlerden doğmuştur, aklın dolambaçlı yollarından usulca girmiştir varoluşa; belki bir defasında bilim yüzünden tehlikede olduğu bir durumda, herhangi bir felsefi öğretiyi yalancıktan almıştır sisteminin içine, daha sonra içinde bulsunlar diye: ama teologların bir el çabukluğudur bu, bir dinin kendi kendinden kuşkulanmaya çoktan başladığı bir dönemden kalmadır.
Sayfa 84 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Dindeki Hakikat
Schopenhauer'in dinsel-ahlaksal insan ve dünya yorumundan Hıristiyanlığın ve öteki dinlerin anlaşılması için çok şey kazanılabileceği ne denli kesinse, onun, dinin bilgi açısından değeri hakkında yanılgıya düştüğü de o denli kesindir. Kendisi bu konuda, hepsi de romantizmin yandaşı ve Aydınlanma ruhunun yeminli inkârcıları olan döneminin-bilimsel öğretmenlerinin itaatkâr bir öğrencisiydi sadece; günümüzde doğmuş olsaydı, dinin sensus allegoricus'undan* söz edebilmesi mümkün olmayacaktı; daha çok saygı duyacaktı hakikate, adeti olduğu üzere şu sözcüklerle: şimdiye dek hiçbir din, ne dolaylı yoldan ne de doğrudan doğruya ne dogma ne de mesel olarak, bir hakikat içermiş değildir. *eğretileme duyusu
Sayfa 84 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Keder bilgidir
Her düzeydeki kayıtsızlık ya da iç sıkıntısı, romantik bir geri dönüş ve firardan, Hıristiyanlığın herhangi bir biçimine yakınlaşmaktan daha iyidir: çünkü Hıristiyanlıkla, bilginin günümüzde ulaştığı düzeye göre, kesinlikle entelektüel vicdanını iflah olmaz bir biçimde kirletmeden ve kendine ve başkalarına teslim etmeden ilgilenemez.
Sayfa 83 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Kötülüğe karşı çifte savaşım
Dinlerin ve tüm sanatın egemenliğinin narkoz etkisi ne denli azalırsa, insanlar kötülüğün gerçek kaldırılışını o denli daha kesin bir biçimde kavrarlar, elbette trajedi yazarları için daha kötüdür bu durum – çünkü trajedi için giderek daha az malzeme bulunur, çünkü acımasız, alt edilemez yazgının alanı giderek daralmaktadır, – ama rahipler için daha da kötüdür: çünkü onlar şimdiye kadar, insani kötülüklerin narkozla uyuşturulmasından sağlıyorlardı yaşamlarını.
Sayfa 81 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Gezgin. - Aklın özgürlüğüne bir nebze ulaşmış kişi,yeryüzünde bir gezginden başka hiçbir şey olarak hissedemez kendini - nihai hedefe doğru giden bir yolcu olarak hissetmese de: çünkü yoktur bu nihai hedef.Ama elbette gözlerini dört açmak,dünyadaki her şeyin nasıl olup bittiğini görmek ister; bu yüzden yüreğini her türlü ayrıntıya bağlayamaz sıkı
Sayfa 332Kitabı okudu
Aslında kötülüklerin en kötüsüdür umut, çünkü insanın çektiği eziyeti uzatır.
İnsan eylemlerin sözünü verebilir, duyguların değil; çünkü duygular istem dışıdır. Birisine onu her zaman sevme ya da ondan nefret etme ya da sadık olma sözü veren kimse, gücünün dışındaki bir şeyin sözünü veriyordur.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.