Ya da Rönesansın Manifestosu

İnsanın Değeri Üzerine Söylev

Pico Della Mirandola

Oldest İnsanın Değeri Üzerine Söylev Posts

You can find Oldest İnsanın Değeri Üzerine Söylev books, oldest İnsanın Değeri Üzerine Söylev quotes and quotes, oldest İnsanın Değeri Üzerine Söylev authors, oldest İnsanın Değeri Üzerine Söylev reviews and reviews on 1000Kitap.
74 syf.
8/10 puan verdi
Rönesans felsefesi üzerine çok güzel bir kitap, metnin içeriği ile alakalı kitap içerisinde onlarca dipnot bulunuyor, çevirmen Levent Özşar okuyucuya bu bağlamda enfes bir kolaylık sağlamış, kitap cep boy olduğundan dolayı hemen her yere rahatlıkla götürülebilir, akıcılıkta oldukça iyi, kısa sürede kitabı bitirebilirsiniz.
İnsanın Değeri Üzerine Söylev
İnsanın Değeri Üzerine SöylevPico Della Mirandola · Biblos Yayınları · 200665 okunma
Ey adam! Biz sana ne hazır bir yüz ne de özgün, doğuştan gelen bir özellik verdik, ta ki kendi yerini, biçimini, yeteneklerini kendin seçesin, onları kendi yargın, kendi kararın ile edinebilesin. Bütün öteki yaratıkların doğası bizim koyduğumuz yasalarla belirlenip sınırlanmıştır. Oysa senin önünde böyle sınırlamalar yok, kendi yüzünün çizgilerini sana koruma görevini verdiğimiz özgür isteğinle çizebilirsin. Seni dünyanın tam ortasına koyduk, baktığın yerden dünyadaki her şeyi daha kolay görebilesin diye. Seni ne yersel ne göksel, ne olumlu ne olumsuz olarak yarattık; özgür, olağandışı bir yontucu gibi kendini, kendi seçiminle biçimleyebilesin diye. Aşağıya, yaşamın kaba biçimlerine inmek de tanrısal yaşam sürenlerin düzenine çıkmak da senin elinde.
Sayfa 17 - BiblosKitabı okudu
Reklam
74 syf.
·
Not rated
·
Read in 26 hours
Rönesans döneminin en büyük araştırmacılarından ve hümanizmin başat isimlerinden birisi olan Pico Della Mirandola'nın felsefe, bilim, din ve büyü üzerine yazdığı 900 tezin Roma'da sunulacağını düşünerek -maalesef Papalık tezleri yasaklamıştır- kaleme aldığı bu tanıtıcı metin bulunduğu çağa yeni bir bakış açısı getirmiştir. Mirandola içinde bulunduğu dönemin sancılarını onaran bir bilinçle yazar. Ne skolastik bir din savunusu vardır metinde ne de materyalist bir bilim anlayışı, her alandan beslenmeyi öğrenmiş bir entelektüel olarak, uzlaşmaz görünen, döneminde çatışma içerisinde olan birçok alanı ve filozofu kaynaştırmakla övünür. Ancak onu asıl ön plana çıkaran kısım, çağında adet olmayan bir biçimde hem tüm dünya insanlarının ortak mirasına sahip çıkması hem de insanı Tanrı'nın özünün tecelligahı olma şansına sahip bir mahlukat olarak yüceltmesidir. Eser dünya tarihinin belirli bir dönemine tanıklık etmesi bakımından önemli, özellikle döneme ilgi duyan arkadaşlar inceleyebilir.
İnsanın Değeri Üzerine Söylev
İnsanın Değeri Üzerine SöylevPico Della Mirandola · Biblos Yayınları · 200665 okunma
... çünkü ağacı ağaç yapan kabuğu değil duygusuz, sorumsuz doğasıdır. Yük hayvanını yük hayvanı yapan da postu değil kaba hayvansal ruhudur. Göksel varlıkları göksel varlık yapan, yörün­gesel biçimleri değil uyumlu düzenleridir. Son olarak melekleri melek yapan gövdeden kurtulmuş olmaları değil tinsel anlaklarıdır. Kendini midesine adayan, yerde sürünen birini görürseniz, bilin ki o bir adam değil bir bitkidir. Caliypso’nun hilelerindeki gibi imgelemin boş biçimlerinden gözü kamaşmış birini görürseniz, o baştan çıkaran dilekleri yüzünden kendi duyularının kölesi olmuşsa, gördüğünüz insan değil hayvandır.
Kutsal Musevi, Hrıstiyan yazılarında insanın kimi zaman “etin tümü” kimi zaman da “her yaratık” diye gösterilmesi nedensiz değildir. Çünkü bütün etler gibi insan da kendini biçimler, dönüştürür; yaşamın her kalıbının özgün gücünü alır. İranlı Evantes’in Kildani tanrıbilimine ilişkin açıklamasında, insanın doğuştan kendine özgü bir görünüşü olmadığını ama dıştan gelen, rastlantısal görünüşleri olduğunu söylemesinin nedeni budur. Orada “İnsan, türlü türlü, birçok biçimi olan, değişip duran yapıda bir canlıdır."
Peki bizim sözünü ettiğimiz bu eller, bu ayaklar da ne? Elbette onlar ruhun ayaklarıdır: Açıkçası, ruhun, top­rağa tutunan kökler gibi yeryüzüne tutunduğu en değersiz bölümü. Demek istediğim şu: yanan kösnü ateşini o doyurup besler, duyusal güçsüzlüğün öğretmeni odur. Ruhun kolayca öfkeleniveren bu gücü­nü niye “el” diye adlandırmayalım? El, isteme yetisinin savaşçısıdır, istek uğruna dövüşür, tozda, güneşte ona yiyecek sağlamaya uğraşır. Gölgede yatan her şeyi, onun yutması için ele geçirir. Bu eller, bu ayaklar gövdenin bütün duyusal bölümleridir. Dedikleri gibi ruhu geriye çeken dikkat bunlarda barınır.
Reklam
171 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.