Ancak, yapıtlarına başvurduğum bütün yazarlar, birkaçı ayrı tutulursa, her eylemin ayrı bir güdüsü varmış ve bu, sevinç ya da üzüntü ile birleşmiş olmak gerekirmiş gibi yazmaktadırlar. Oysa insan, çoğu zaman içtepiyle, yani içgüdüden ya da köklü, alışkanlıktan ötürü, herhangi bir sevincin bilincinde olmaksızın, tıpkı içgüdülerine körü körüne uyan bir arının ya da karıncanın yaptığı gibi davranır görünmektedir.