İnsanlığın Dirilişi, 𝘚𝘦𝘻𝘢𝘪 𝘒𝘢𝘳𝘢𝘬𝘰𝘤'un yaşamı boyunca ideal bir uygarlık şekli olarak sunduğu ve savunduğu 'Diriliş Uygarlığı'nın en önemli sütununu oluşturan 'insan' ögesini temele alarak özenle işlediği, Rönesans öncesi ve sonrası dönemi tahlil ederek, Batı'nın Rönesansla birlikte ivme kazanan medeniyetini oluşturan değerleri bir bir ele alır ve Batı'nın içinde bulunduğu buhranı akabinde, Batı uygarlığının çöküşten kurtulamayacağını, bunun kaçınılmaz bir son olarak önünde durduğunu ve vaktin yaklaştığına işaret ederek, Eski Yunan ve Hint mitolojilerini, devrimleri, Nietzsche'yi, Karl Marks'ı ve daha birçoklarını mercek altına alarak, zaman içerisinde dinin felsefeye, felsefenin ise politikaya dönüşerek -izm'lerin kuçağındaki insanlığa, İslâm'ın ışığında bir 'Diriliş İnsanı' olmanın tarifini yapar.
𝘚𝘦𝘻𝘢𝘪 𝘒𝘢𝘳𝘢𝘬𝘰𝘤, İnsanlığın Dirilişi adlı kitabında bunları ele alır iken, edebiyat, müzik ve resim alanında ortaya konulan eserlerden insanlığın ruh halini de inceleyerek, kitabın son bölümünde tüm bunların çözüm planını incelikle sunar ve insanın, dirilişi için ruha yönelmesinin yanında, maddi hayata da önem vermesini, velhasıl teraziyi eşit şekilde kullanmasının önemine ışık tutar.