Benim pedagojim katıdır. Zayıf olan, dövülüp atılmalıdır. Benim Germen Düzeni ormanlarımda, bütün dünyanın önünde titreyeceği genç bir nesil yetişecek. Ben, gençlerin katı, hükmedici, korkusuz ve zalim olmalarını istiyorum. Gençler tüm bu özelliklere sahip olmalıdırlar. Acıya katlanabilmelidirler. Zayıf veya yumuşak hiçbir tarafları olmamalıdır. Gözlerinde bir kez daha o özgür ve muhteşem yırtıcı hayvan bakışı çakmalıdır.
Adolf Hitler, Alice Miller, For Your Own Good:The Roots of Violence in Child‐rearing
“Zorbalık ve terör dönemlerinde, insanlar kendi içlerine kapanır ve hislerini saklarlar, fakat hisleri silinemez ve ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir doktrinin dayatmasıyla yok edilemez.”
Stalin, kendini tabiatı açısından da sert görmüştür. 1908 veya 1909’da ilk karısı Yekaterina’nın ölümünden sonra, “Bu mahluk benim taştan kalbimi yumuşatmıştı. O öldü ve onunla beraber insanlar için duyduğum son sıcak hislerim de öldü,” demiştir.
Bir Eleştiri Ortamının Olmaması
İnanç açlığı, insanları propagandaya karşı savunmasız hale getirerek materyalizmin ötesine geçer ve ne kadar sahte olursa olsun,ruha hitap eder. Bu açlığı çekenler, eleştirel düşünmekten çok,inanmak isterler.
Bizim zamanımıza özgü olan şey, tarihin doğru bir şekilde yazılabileceği fikrinin terk edilmiş olmasıdır . . . Bu şekilde düşünmenin ima ettiği gerçek, Liderin veya yönetimdeki bir zümrenin sadece geleceği değil, geçmişi de kontrol ettiği kabus gibi bir dünyadır. Eğer Lider, şöyle şöyle bir olay için “Asla olmamıştır”derse, o zaman asla olmamıştır. Eğer iki kere ikinin beş olduğunu söylerse, evet, iki kere iki beştir. Bu ihtimal, beni bombalardan çok daha fazla korkutuyor.
Birleşmiş Milletler’in, Ruanda’da 2500 personeli vardı. Soykırım başladığında, Belçikalı on BM askeri öldürüldü. BM askerleri
birbirlerini kurtardılar, fakat Ruandalı kurbanları kurtarmak için
güç kullanmamaları yönünde emir almışlardı. Sonrasında BM,
270’i hariç askerlerinin hepsini geri çekti.
Ruandalı bir bakan
olan Marc Rugenera, “BM kuvveti, kriz başladığında insanlara
yardım etmek için çok az şey yaptı. Zırhlı araçları ve tankları vardı. Eğer gözleri önünde insanlar katledilirken bir şey yapmadan duracaklarsa, bu silahları niye buraya getirmişlerdi?” demişti
Saddam, ülkesini kan ve terörle yönetti. Stalin’inkine benzeyen ve infazla sonuçlanan mahkeme gösterileri yapılıyordu. Çocuklar, annelerini ve babalarını ihbar etmeye teşvik ediliyor, erkekler oğullarının ve kardeşlerinin idamında görev almak zorunda bırakılıyordu. İnsanlar, Saddam’a bir eleştiri yöneltmekten
dehşetle korkuyorlardı. Tüm gazetelerin birinci sayfalarında her
gün onun resimleri yer alıyordu. Televizyon haberlerindeki ilk
haber, her zaman Saddam’dı. Halktan bazı insanlarla konuşur,
onlara bu refahlarını kime borçlu olduklarını sorardı. Beklenen
şekilde verdikleri cevaplar haberlerin büyük bölümünü oluştururdu.
Zalimlik ve korku insan kaynaklıdır ve bunları yapanlar, bunlar tarafından yönetilirler. Bu tür insanlar, yarım insanlardır. Kendi içindeki boşluğu tehdit eden her şeyi yok etmeye çalışarak tahlil edilmemiş hayatlarını yaşarlar. Bir çocuk, korktuğu zaman yüzüne battaniyesini kapatır. Korku duyan bir yetişkinse, kendi yetersizliğini bir başkasına yükler. Onları suçlar, onlardan nefret eder ve onları yaralayıp, daha da kötüsü, yok ederek sevgisiz benliğinden kurtulmayı ümit eder.