1950'lerde yatırımlar nükleer silahlar etrafında yoğunlaşıyordu.
1970'lerde ise hassas güdümlü mühimmatlar.
Şimdi sahneyi otonom silahlar devralıyor. İlk ikisi savaştaki sivil kayıpları azaltmıştı. Ancak üçüncüsünde tersini söylemek için çok sebep var. Mevzuatın hantallığı, teknolojinin hızına da yetişemiyor üstelik.
İlk ikisine geç kaldık, üçüncüsüne yön vermek zorundayız. Uluslararası alanda mütekabiliyet yetisi, en etkili önleme unsurudur. Aksi takdirde önlemekte geç kalacağımız tehlikeler, zaman ve mekân fark etmeksizin geleceğimizi tehdit eden gerçeklere dönüşecekler.