O(Namık Kemal), klasik edebiyatın güzel anlayışını baştan aşağı değiştirerek oradaki sevgili motifinin içini hürriyet kavramıyla doldurur. Artık âşık olunan, peşinden koşulan güzel çehreli sevgili, hürriyettir
Bahar erişince toprağın her tarafı serapa taravet kesilerek "Yuhyil-arzi ba'de mevtiha" [Dünya öldükten sonra yeniden dirilir] sırrı aşikâr olur. O kuru kuru ağaçlar -mahşere tesadüf etmiş i'zam gibi- yeniden can bulmaya başlar. Bir hâlde ki, taravetlerine dikkat olunsa nazar-ı ibretle vücutlarına ser-apa cereyan eden hayatı görmek kabildir . Bir hâlde ki, en ednasındaki neşv ü nemaya bakılsa âlemin her zerresinde bir ruh tecelli ediyor zannolunur.
Gel ey fasl-i bahârân mâye-i ârâm ü hâbımsın
Enîs-i hâtırım, kâm-ı dil-i pür-istırabımsın
(Gel ey bahar mevsimi, sen benim huzur ve uykumun özüsün;
düşüncemin arkadaşı, ıstıraplı gönlümün neşesisin.)
Ahbap arasında kalbin teessüratını (üzüntülerini) halisane (saf bir şekilde) göstermemek ülfet adabından sayılıyor. Eğlence gibi hiç hükümsüz şeylerde bile beğenmediği hâli riya ile beğenir gibi görünmek insaniyet vezaifinden (görevlerinden) addolunuyor.
İnsan her adımında mezardan uzaklaştırmak için atar yine her adımda mezara bir adım daha yaklaşır. Nitekim her nefesini temdid-i hayat (hayatını uzatmak) için alır. Yine her nefeste hayatından bir nefeslik zaman azalır.