Kitabın edebi yönü için herhangi bi yorum yapmak haddime değil, zaten ilk 4 yapraktaki İstanbul anlatımı bile, kalemin gücünü gösteriyor. Ancak Mahpeyker fahişe olduğu için onun yılan, şeytan (onun hissettiği asla aşk olamaz ki zaten Ali’yi sürekli yanında istemesinin sebebine yüksek şehvet denilmiş) ve farklı davranmak için şansı bile olmayan Dilaşup’un ay yüzlü namuslu! gibi onlarca sıfatla süslenerek sürekli “namus” (sanki sadece kadınlara özgüymüş gibi) kavramının üzerine basılıp durulduğu, sonlarına doğru artık zorla okuyup bitirdiğim ve keşke hiç elime almasaydım dediğim kitap! Namık Kemal’inki kadar dümdüz bi beynim (ve tabii at gözlüklerim) olacağına hiç olmamasını tercih ederdim. ️Hakan Günday’ın AZ ından sonra daha da vakit kaybı geldi