İstemli Ölüm Karşısında Batı Toplumu

İntiharın Tarihi

Georges Minois

En Yeni İntiharın Tarihi Sözleri ve Alıntıları

En Yeni İntiharın Tarihi sözleri ve alıntılarını, en yeni İntiharın Tarihi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ayrıca yaşamın anlamsızlığı kabul de edilebilir: “Ben anlamsızlıktan üç sonuç çıkarıyorum, isyanım, özgürlüğüm ve tutkum" diye yazar Albert Camus. “Sadece bir bilinç oyunuyla, ben ölüme davet olan şeyi bir yaşam kuralına dönüştürüyorum ve intiharı reddediyorum.”
Bununla birlikte, yüzyıl, Stefan Zweig’ten Henry de Montherlant’a, Roger Salengro’dan Pierre Beregovoy’ya, Jan Palach’tan Cesare Pavese’ye, Arthur Koestler ve karısından Bruno Bettelheim’a, Marilyn Monroe'dan Jean Seberg’e, Patrick Devvaere’den Achille Zavatta’ya, Romain Gary’den Yves Laurent’a, Mike Brandt'tan Dalida’ya, Jean-Louis Bory’den Yukio Mişima’ya, Max Linder’den Mayakovski ve daha pek çok kişiye, yaşamdan ayrılışları saygınlıkla karşılanan ünlü kişilerin, modern Cato ve Seneca’lann intiharlarıyla doludur
Reklam
XX. yüzyılda da, hâlâ üstü kapalı bir kınama vardır. Tutarsızlıklar devam eder: Edebiyattaki intiharlara, yerlerinden ayrılmayı reddeden askerlerin kahramanca intiharlarına, işkence altında konuşmamak için siyanür yutan direnişçilerin intiharlarına hayranlık duyulurken, nedenleri yeterince soylu gibi görünmeyen yoksulların sıradan intiharları kınanır
1905’te, Sigmund Freud, ilk kez, intiharı saldırganlığın “ben”e yönelmesi olarak açıklar. Toplumsal baskı nedeniyle, insan, saldırganlığını gerçek nesnesine -şu ya da bu nefret edilen kişiye— gösteremezse, bu saldırganlık öznenin kendisine yönelir. Bununla birlikte, 1920 yılında, Freud, çok tartışılmış bir başka kuramı açıklar; buna göre, her insanda yaşama ve üreme içgüdüsünün, yani libidonun tam tersi olacak ve bazı durumlarda, kendini diğerlerine adama ve kendinden vazgeçme gibi ikame davranışlarıyla yüceltilmediği takdirde üstünlüğü ele geçirebilecek bir ölme içgüdüsü, destrudo vardır. Freud’un ilk kuramı, Flaubert’in, 1853 yılında Louise Colet’ye yazdığı şu cümleyle açıklanır: “Başkaları öldürülemeyince ölmek istenecektir ve her intihar belki de engellenmiş bir cinayettir.” Bu bakış açısına göre, intihar oranı, dış şiddetin disiplin altına alındığı örgütlü toplumlarda artmaya yönelecek, dolayısıyla cinayet oranıyla ters orantılı olacaktır.
1897’de, Emile Durkheim, çağının istatistiklerine dayanan ve o günden beri çok eleştirilmiş olsalar da, sonuçlan, dikkate değer bir açıklayıcı değere sahip olan, belgelerle desteklenmiş büyük toplumbilimsel çalışmasını yayımlar: Le Suicide. Ona göre, intiharın, her şeyden önce, onu üç kategoriye ayırmaya izin veren toplumsal nedenleri vardır: ailevi, dini ya da siyasi grubuyla pek iyi kaynaşamamış bireyleri ilgilendiren bencil intihar; bireyin kendisini grup için feda etmesini haklı kılacak biçimde kaynaşmış toplumları ilgilendiren özgeci intihar; temel ihtiyaçları artık karşılayamayan toplumsal mekanizmaların bozulmasına bağlı olan kuralsız intihar. Bu toplumbilimsel kuram, 1930’da, yalnızlığı her tip intiharın ortak noktası olarak gören Les Causes du suicide adlı kitabıyla, Maurice Halbwachs tarafından tamamlanır: “İntiharın tek nedeni, kesin ve çaresiz bir yalnızlık duygusudur."
Antoine-Léonard Thomas (1732-1785) da kendisini yaşlılıktan kurtaracak olan ölümü çağırır: Yüreğimin duygularımla yumuşaması gerekseydi, Ey zaman! Sana derdim ki: One al ölüm saatimi, Acele et de öleyim;. Değersiz yaşamaktansa varolmamayı tercih ederim.(...) Ey zaman, akışını durdur, dokunma gençliğime benim
Reklam
257 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.