Seneca, kendini gerçekleştirme arzularının ve tutkularının tatminini ne kamu yaşamında ne yalnız çalışmada bulabilen ve sürekli bir belirsizlik içinde, boş bir çabayla kendilerinden kaçmaya çalışanların çektiği varoluş bıkkınlığını çözümler:
“Bu yüzdendir kendini bir şeye veremeyen ruhun bu sıkıntısı, kendinden bıkkınlığı, bu kasırgası, eylemsizliğimizin yol açtığı şu karamsarsızlığımız, özellikle de bunun nedenlerini itiraf etmeye utandığımız ve el ne der kaygısıyla korkumuzu içimize attığımızda: çıkışı olmayan bir zindanın içine hapsedilmiş tutkularımız havasızlıktan boğulur orada. [...]
“Bu yüzdendir amaçsızca girişilen bu yolculuklar, kıyı boyunca dolaşmalar ve mevcut duruma her zaman düşman, bir karayı, bir denizi deneyen şu hareketlilik. [...] Yolculuklar yolculukları izler, bir görüntü diğerinin yerine geçer.
Lucretius’un dediği gibi: ‘Bu yüzden herkes sürekli kendinden kaçar.’ Ama kendinden kaçılamıyorsa bu neye yarar?
İnsan kendini takip eder, bu dayanılmaz birliktelikten kurtulamaz. O zaman da, çektiğimiz acının tanrılardan değil, hiçbir şeye dayanacak gücü olmayan bizlerden geldiğine inanırız:
İş, eğlence, kendimiz, dünyadaki her şey bize ağır gelir.
Bu durumun intihara sürüklediği insanlar vardır: Sürekli değişimleri onları durmadan aynı çemberin içinde döndürdüğü için ve her yeniliği kendilerine olanaksız kıldıkları için, yaşamdan ve evrenden tiksinirler ve içlerinde, zevkin çürüttüğü yüreklerin çığlığının yükseldiğini duyarlar:
Of be! Yine mi aynı şey?"
Sayfa 64 - Taedium Vitae - Yaşamdan BıkkınlıkKitabı okudu
...canlı bir toprak
Ve yaşayan bir gölge, bundan başka neyiz biz,
Acılara, yoksulluğa ve sıkıntıya maruz [—] Bir günlük zavalldarız, cılız mı alız,
Durup dinlenmeden felakete uğrarız-
Yaşam benim için bir yük, çünkü birlikte yaşadığım ve olasılıkla her zaman birlikte yaşayacağım insanların yaşantısıyla benim yaşantım, ay ışığıyla güneş kadar birbirinden farklı.