Belki günümüz çocuklarının ellerindeki elektronik oyuncakların hiçbirine sahip değildik .Ama koşardık ,terlerdik .Aramızda ,çeşit çeşit muziplikler yapardık.En önemlisi oyunlar icat ederdik .
Her ne kadar sezgilerim böyle bir bağıntının var olduğu hususunda ısrarlıysa da onu ifade edemeyince neye yarar? Onun varlığıyla yokluğu bir olmaz mı?
İyi de, böyle bir bağıntı yoksa ben bütün bunları niye anlattım?
Hayati önemdeki deneyimimiz şuydu: eğer bir şeyi tam anlamıyla öğrenmek istiyorsan, gündüz öğrendiklerini, öğrenmen gerekip de öğrenmeye henüz fırsat bulamadığın şeyleri, yattığın zaman hayalinde tekrarla ve öğrenmek istediğin şeyleri hayalinde canlandır!
Bu sorunun cevabını o zaman da bulamazdım. Aslında o zaman aklıma böyle bir soru gelmemişti. Bu günden geriye bakıldığında, böyle bir soru şu bakımdan anlam taşıyor: Bu arkadaşın son sığınağı acaba ben miydim?
Yoksa ben, gelişigüzel seçilmiş birisi miydim?