İnsanlığın büyük bir çoğunluğuna dış faktörler hükmediyor. İnsanlar gelenekleri görenekleri ve kamuoyunu takip ediyorlar, buna karşı direnmeyi de düşünmüyorlar. Nasıl ki dünya güneşin etrafında dönüyorsa onlar da aynısını yapıyorlar.
Okumaya dahi vakit bulunamıyor. İnsanlar heyecan dolu ama aynı zamanda bir o kadarda boş bir hayat devam ettiriyorlar. Günlük gazeteler ve yapay heyecanlar direkt olarak zihnimize enjekte ediliyor ve dünyanın beş kıtasında olup biten şeyler, kitap okumayı bir çok insan için sıkıcı bir hâle getiriyor
Hâlbuki bizler, yeri yurdu olmayan birer Yahudi gibi dolanıp durmalıyız. Matematiği, fiziği, kimyayı, zoolojiyi, botaniği, jeolojiyi her bir ülkenin tarihini, beş kıtanın coğrafyasını, yaşayan iki dili, bir çok edebi yazıyı, psikolojiyi, mantığı, ahlak felsefesini metafiziği ve felsefi sistemlerin tarihçesini bilmek mecburiyetindeyiz.
Bütün bunları bilmek zorunda olarak da vasatlık yolunda ilerliyor ve yüzeysel bir şekilde çalışarak ve her şeyi dış görünüşü ile yargılama alışkanlığı edinerek okullardan mezun oluyoruz.
Muhteşem bir kitaptı. Her öğretmenin mutlaka elinden geçmesi, altını çizdiği cümlelerin mesleğinde yapı taşı olarak kullanması, gelecek nesil için çok umut vaat edici olabilir.
Yeni bir şeyler öğrenmek veya hayatınızı daha verimli geçirmek istediğinizde ve bunu bir türlü başaramadığınızı hissettiğinizde aslında fikirlerimiz ve eylemlerimiz konusunda Öz denetimimizin ne kadar önemli olduğuna vurgu yapan bir araştırma.Özellikle akademisyenler ve öğretmenlerin öğrenciler üzerinde uygulaması gereken çok çok önemli açıklamalar içeriyor.
Eğitim sisteminin yanlışlıklarını bir bir göz önüne sererken bir yandan da doğrusunun nasıl olması gerektiğini açıklıyor.
Bu kitapta eksik veya hatalı olduğunu düşündüğüm alt başlıklar; kitabın daha çok erkeklere dönük olması,
eğitimde kadının varlığına çok geleneksel yaklaşılması,ve Üst sınıfa yazılması. Bu iki başlıkta dönem olarak çağın yaşantısını ve Fransa'nın hiyerarşik yapısından kaynaklandığını göz önüne bulundurabiliriz.
Kitabın katı bir dille yazıldığını unutmamak gerekiyor. Hobi ,eğlence , Aşk gibi düşüncelerin hayal dünyasındaki oyalanmalar bakış açısınıysa, Jules Payot'un öznel yargısı olarak değerlendirerek, kitabı çok severek okudum, bakış açımı değiştiren faydalı bir kitap olarak gördüm. Naçizane düşüncemdir.
Zamanın çabucak geçtiği duygusu ne acı bir duygudur. Saatlerin, günlerin, yılların aktığını hissederiz. Bu hareketin bizi yavaş yavaş ölüme götürdüğünü düşünürüz.
Ama kara kalemle çizgiler üzerinden tekrar tekrar geçmez, çizgileri kuvvetlendirmezsek yani ortaya koyduğumuz taslak üzerinde devam etmezsek
kendimizi dış etkenlerin girdabına tekrar kaptırıp bilincimizde inşa ettiğimiz her şeyi yitirebiliriz..
Düşüncelerinin gelişmesine, büyümesine olanak sağlayacak, umumun yaptığı gibi kelimelerle düşünmektense üzerinde düşündüğü fikirleri somut olarak görmek isteyecektir..