İrfan Bahçesi

Necdet Tosun

En Eski İrfan Bahçesi Sözleri ve Alıntıları

En Eski İrfan Bahçesi sözleri ve alıntılarını, en eski İrfan Bahçesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fâtih ve Akşemseddin
Hacı Bayram Velî’nin müridi ve halifesi olan Akşemseddin (ö. 863/1459), aynı zamanda âlim ve tabîb idi. İstanbul’un fethinden önce iki defa o zamanki başkent (pâyitaht) Edirne’ye giden Akşemseddin, ilk gidişinde II. Murâd’ın kazaskeri Çandarlıoğlu Süleyman Çelebi’yi, ikinci gidişinde de Fâtih Sultan Mehmed’in kızlarından birini tedavi ederek iyileştirmişti. Fâtih’in kızı da Akşemseddin’e Beypazarı’ndaki pirinç tarlalarını hediye etmişti. Fâtih, 1453 yılında İstanbul’u fethetmek üzere Edirne’den yola çıktığında yanında hocası Akşemseddin de vardı. Akşemseddin, İstanbul kuşatmasının en sıkıntılı zamanlarında padişaha ve orduya moral desteği sağladı. Fâtih’e sabretmesini, zaferin yakın olduğunu söyledi. Fetihten sonra Ayasofya’da kılınan ilk Cuma namazında hutbeyi Akşemseddin okudu. Fâtih’in emri ile sahâbeden Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin mezarını da Akşemseddin buldu. Fetih’ten sonra padişah, Akşemseddin’e mürid olmak ve kendini tümüyle tasavvuf ve maneviyâta vermek istediyse de, Akşemseddin bunu kabul etmedi ve: “Tasavvuf yolunda halvete çekilmekte öyle bir lezzet vardır ki, onu tadarsanız saltanat gözünüzden silinir, padişahlığı bırakmaya kalkarsınız. Siz tümüyle tasavvufa yönelirseniz halkın ve mü’minlerin işleri bozulur, adâletle hükmetmek padişahlar için velilik ve keramettir”, dedi. Fâtih ısrar edince Akşemseddin, İstanbul’dan ayrıldı, Göynük’e gidip yerleşti, Fâtih’in kendisine gönderdiği hediyeleri de geri çevirdi.
Bir gün sabah namazına kalkamayan III. Murâd’ın üzüntüyle şu şiiri kaleme aldığı söylenir: Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan Azrail’in kastı canadır inan Uyan ey gözlerim gafletten uyan… Benim Murâd kulun, suçumu affet Suçum bağışlayup günâhım ref’et Resulün sancağı dibinde haşret Uyan ey gözlerim gafletten uyan Uyan uykusu çok gözlerim uyan.
Sayfa 30
Reklam
Alvarlı Efe’nin Millî Mücâdeledeki Rolü:
Nakşbendî şeyhi Hâlid-i Bağdâdî’nin mürid ve halifesi olan Tâhâ el-Hakkârî’nin halifelerinden biri Muhammed Küfrevî, Bitlisli idi. Kendisinden sonra Alvarlı Efe lakaplı Muhammed Lutfî Efendi (ö. 1956) şeyh olmuştur. Erzurum yakınlarındaki Yavi’de imamlık yapan Alvarlı Efe, 1916’da Ruslar’ın Erzurum çevresini işgali akabinde katliâma girişen Ermeniler’e karşı altmış kişilik bir askerî birlik ile mücâdele etti. Erzurum işgalden kurtulunca Alvar’a yerleşen Alvarlı Efe 1956’da burada vefât etmiş, şiirleri Hulâsatü’l-hakâyık adıyla derlenip neşredilmiştir (İstanbul 1974)
Nakşbendî meşâyıhından Abdullah Dihlevî (ö. 1824) de şöyle der: “Rüyaların en güzeli, Allah Teâlâ’yı ve rasûlünü görmektir. Ancak burada da vehim ve hayâl endişesi vardır. Yani vehim, gerçek zannedilebilir. Çünkü zikir nurlarının parlaması, muhabbet ve ihlâs,… veya çok salavat getirmek yahut da hadis ilmiyle çok meşgul olmak gibi ameller, rüyada o hazretin (s.a.v.) suretinde görülebilir. Gören de Rasûlullah’ı gördüm zanneder. Rasûlullah’ın başka başka şekillerde görünmesinin sebebi budur. Eğer Medîne-i Münevvere’de bulunan ve O’nun hilyesini anlatanların (sahâbîlerin) bildirdiği hakîkî şeklinde görürlerse, bu çok büyük bir saâdettir ve mânevîyat yolunda ilerlemeye, dinde kolaylığın artmasına sebep olur.”
Abdullah Dihlevî, Mekâtîb-i Şerîfe, İstanbul 1992, s. 153-154 (90. mektup).
Tasavvufî eserlerde “tecellî” kelimesi iki anlamda kullanılmaktadır. Birincisi “Allah’ın farklı yollarla varlığını göstermesi ve izhâr etmesi”; ikincisi ise “sûfînin kalbine gaybdan bazı bilgilerin gelmesi” anlamındadır.
Sayfa 94
Yanlış anlaşılan bir diğer konu “tasavvufî eğitimin zorunluluğu” meselesidir. Her Müslüman ibâdetlerini ihlâs ve huşû ile edâ etmek, nefsindeki kötü huyları temizlemek (tezkiye), gönlündeki Allah ve peygamber sevgisi tohumunu geliştirmekle mükelleftir. Ancak bunları yapmak için mutlaka bir tasavvuf yoluna (tarîkata) girmesi gerektiğini söylemek
Reklam