İş İşten Geçti

Jean-Paul Sartre
Yeni Fransız edebiyatında yeri ve etkisi çok büyük olan Sartre´in yapıtları arasında yer alan İş İşten Geçti, özü kadar biçimiyle de değişik bir kitaptır. Bir film kadar kısa sahnelerden kurulu bir senaryo-romanıdır bu: Ölüm sonrası tanışan ve birbirlerine aşık olan iki ayrı sınıftan bir çifte, 24 saat süreyle tam uyum içerisinde, sevgilerini her şeyden üstün tutarak sevişmeleri koşuluyla, dünyaya dönme izni verilir. Başaramazlarsa ölürler dünyasına geri geleceklerdir... (Arka Kapak)
143 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 1947
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Tutkuya Düşen Gölge: Fatalizm
143 syf.
9/10 puan verdi
·
13 saatte okudu
Elimde 25 sene öncesine ait bir baskısı bulunan yarı senaryo yarı roman biçiminde yazılmış eser, öncelikle çeviri konusunda bir ikileme düşmemize sebep oluyor. Zaman çekimlerinin, sahnenin tasvir
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010854 okunma
·
Puan vermedi
2023 Okuma Listesi - 8. Kitap Sartre’ın İş İşten Geçti adlı kitabı 2023 okumalarımdandı. Benim elimdeki Varlık Yayınlarından Zübeyir Bensan çevirisiyle çıkmış Haziran, 1969 baskısı. Ancak sahaflardan bulabilirsiniz. Yeni baskısı olup olmadığına dair hiçbir fikrim yok. Öldükten sonra birbirlerine âşık olan Eve ve Pierre'ye ikinci bir hayat şansı verilir. Yalnız aşklarını kayıtsız şartsız bir teslimiyetle yaşamaları konusunda 24 saatlik bir deneme süreleri vardır. Dünyaya döndüklerinde aşk o büyülü şeklini kaybeder. Bunun en büyük nedeni farklı sınıflara ait olmalarıdır. Sorumlulukları birbirlerine duydukları aşkın önüne geçer. Seçimlerini bu doğrultuda gerçekleştirirler. Bir aşk hikâyesini anlatan bu kısa metin Sartre’nin Varoluşçuluk anlayışını örneklemesi açısından önemlidir. Varoluşumuzun kendi seçimlerimizle gerçekleştiğini, seçimlerimizi yaparken özgür olduğumuzu ama bu özgürlüğün toplumsal hayat tarafından kısıtlandığını düşündürür. Kitabın en sevdiğim alıntıları: “- Evet ama, şimdi nereye gideyim? - Nereye isterseniz. Ölüler özgürdür.” (s.34) “Meğerse iş işten geçmiş. İnsan bitmiş bir oyunu tekrarlayamıyor.” (s.141)
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010854 okunma
143 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
"Öteki taraf" hakkında ilginç atıflarda bulunan bir kitap. Bunu okuduğumda bir sorgulama döneminde olduğumdan açıkçası çok zevk almıştım Sartre babamızın sade kelimeleriyle ilginç ve akıcı bir hikaye sunuşundan. O zamanlar hiçbir yerde bulamayıp PDF okumuştum kitabı. Birbiriyle ölünce öteki tarafta karşılaşan iki karakterimizin aşık olması üzerine bir hikaye dönüyor. Ayrıca gözümüze sokula sokula sınıf ayrımına da değinilmemiş değil.
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010854 okunma
İş İşten Geçtikten Sonra
143 syf.
·
Puan vermedi
İş işten geçtikten sonra en başa dönüp hatanı düzeltme şansın olsa napardın? Daha düzgün bir hayat mı yaşardın, daha iyi bir insan mı olurdun, aşkla dolu bir hayat mı sürerdin, çok paralar kazanıp zengin mi olmak isterdin ikinci şans verilse? HAYIR! Bunlardan hiçbiri değil. Sana ikinci bir hayat yaşama şansı verilse yine aynı hataları yapar, aynı işte çalışmak ister, aynı insanlarla dostluk kurardın. Ve mümkün olduğu kadar aşksız yaşamaya çalışırdın. Bu senin kaderin değil, iraden. Spoiler kısmı! Bir erkek ve bir kadın öldükten sonra, onların aslında birbirlerinin kaderi olduğu birbirlerine aşık olmaları gerektiği ama henüz tanışmadıkları için aşk yaşama fırsatlarının olmadığı anlaşılır ve tekrar hayata dönüp aşklarını 1 gün boyunca yaşamaları karşılığında hayatlarının onlara geri verileceği söylenir. Bu iki ölü bunu kabul eder ve hayata döndüklerinde birbirleri hariç herşeyle-daha doğrusu kendi önceki hayatlarında ne yapıyorlarsa onunla - ilgilenirler. Ve onlara verilen hak ellerinden alınır, tekrar ölürler.Bir günde aşık olup insanları hayatları pahasına sevdiğini düşünen insanlar bunu okuyup güzel ders çıkarabilir bence. İnceleme bu kadar, okuduğunuz için teşekkür ederim.
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010854 okunma
143 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Bir film kadar kısa sahnelerden kurulu bir senaryo-romanı. Heyecanla okuyor sanki tüm sahnelerini yaşıyorsunuz. Ölüm sonrası tanışan ve birbirlerine âşık olan iki ayrı sınıftan devrimci Pierre ve üst sınıftan zengin biri olan Eve, 24 saat süreyle tam uyum içerisinde, sevgilerini her şeyden üstün tutarak sevişmeleri koşuluyla, dünyaya dönme izni verilir. Başaramazlarsa ölüler dünyasına geri geleceklerdir.
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010854 okunma
143 syf.
9/10 puan verdi
Jean Paul Sartre'ın az bilinen cevher olarak nitelendirebileceğim eseri. (Orijinal ismi: Les Jeux Sont Faits) Elimde bulunan, 1986'da Varlık Yayınları'ndan çıkan baskısı. Sahaflardan veya internetten
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010854 okunma
143 syf.
·
Puan vermedi
·
24 saatte okudu
Merhaba; Sartre'den okuduğum ilk kitap, eğer kitaplığınızda varsa hic zaman kaybetmeden başlayın. Harika bir kurgusu ve inanilmaz bir akıcılığı var. Öldükten sonra birbirini bulan iki aşığa yeryüzune dònmeleri ve birbirlerine kavuşmaları için bir şans verilir fakat bir şartla. Birbirlerine güvenerek, asla sevgilerinden şüphe duymadan geçirmeleri gereken 24 saatlik bir süreleri vardır. Onlar bu sınavda başarılı olabileceklermi bunu okurken göreceksiniz fakat bunun yanında şunlari da sorgulayabilirsiniz aynı zamanda. - Sıfatlardan, üzerimize yapışan ya da bizim yapıştırdığımız görevlerden kurtulmamız, sadece kendimiz olmamız mükünmü? -Görünenin ardındaki gerceklerin ne kadar farkindayız? Inandığımız gerceklerin dogruluğundan ne kadar eminiz? - Birine güvenmek evet zordur, ama ya kendimize guvenmek? Acaba en büyuk yalanları kendimize mi söyleriz? -Hayatta en değerli olan sey topluma karşi olan görevlerimiz mi yoksa kendimize karşı olan görevlerimiz mi? Bu sorgulamalarla birlikte keyifli bir aşk romanı okumuş olacaksınız. Şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim. Youtube kanalim için; youtube.com/channel/UCfOYAd...
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010854 okunma
"...ne korkunç şey! hiçbir şey yapamamak ne korkunç!.."
143 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Iş Işten Geçti Sartre ve yine çarpıcı, sıradışı bir kitap. Kitap ne kadar ölüler üzerinden anlatılsada asıl nokta yaşayanlar. Bizlere ikinci bir şans verilirse farklı bir insan mı olacağız? Çok çarpıcı ve karmaşık bir soru,çoğu insan buna evet diyecektir. Yeni bir hayata başlarsam başka biri olacağım. Sartre, bu kitapta ne kadar farklı bir kişi olmak istesekte elimizde olmayan etkenlerin buna engel olabileceğimi harika senaryo-romanıyla bunu bize aktarmıştır. "Meğerse iş işten , geçmiş... "
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010854 okunma
109 syf.
8/10 puan verdi
Kitap kurgusu, olay örgüsü, karakterleri, anlatılış biçimi ve yazımı ile o kadar naif bir kitap ki siz okurken sizi etkisi altına alıp, hiç bitmesin istiyorsunuz. Ama şunu da eklemeliyim ki önceden Sartre okumuş biri olarak, Sartre kitabı gibi gelmedi pek bana, zorlamadı hiç, şaşırttı beni. Ama bir yandan da aslında Sartrenin farklı yazım şekilleriyle ne kadar etkileyici bir yazar olduğunu tekrar anladım.
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 1963854 okunma
143 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Sartre'den okuduğum ilk kitap, eğer kitaplığınızda varsa hic zaman kaybetmeden başlayın. Harika bir kurgusu ve inanilmaz bir akıcılığı var. Öldükten sonra birbirini bulan iki aşığa yeryüzune dònmeleri ve birbirlerine kavuşmaları için bir şans verilir fakat bir şartla. Birbirlerine güvenerek, asla sevgilerinden şüphe duymadan geçirmeleri gereken 24 saatlik bir süreleri vardı. Sartre, kitap da oldukça akıcı ve yalın bir dil kullanmış. Hırslarımızın, öfkemizin ve özellikle de intikam duygumuzun bizi ne kadar kör edebileceğini, sırf bu sebeplerden dolayı göz göre göre kendi mutluluğumuza nasıl engel olabileceğimizi anlatan güzel bir eser. Tavsiye ederim.
İş İşten Geçti
İş İşten GeçtiJean-Paul Sartre · Varlık Yayınları · 2010854 okunma

Yazar Hakkında

Jean-Paul Sartre
Jean-Paul SartreYazar · 60 kitap
Jean-Paul Sartre (tam adı: Jean-Paul Charles Aymard Sartre) (21 Haziran 1905, Paris - 15 Nisan 1980, Paris), ünlü Fransız yazarve düşünür. Felsefi içerikli romanlarının yanı sıra her yönüyle kendine özgü olarak geliştirdiği Varoluşçu felsefesiyle de yer etmiş; bunların yanında varoluşçu Marksizm şekillendirmesi ve siyasetteki etkinlikleriyle 20. yüzyıl'a damgasını vuran düşünürlerden biri olmuştur. Sartre, bir anlatıcı, denemeci, romancı, filozof ve eylemci olarak yalnızca Fransız aydınlarının temsilcisi olmakla kalmamış, özgün bir entelektüel tanımlamasının da temsilcisi olmuştur. Babasını ufak yaşta yitiren Sartre, annesinin ailesinin yanında büyüdü. Olgunluk sınavını Louis le Grand Lisesi'nde verdi. Daha sonraki eğitimini Ecole Normale Supérieure'de, İsviçre'deki Fribourg Üniversitesi'nde ve Berlin'deki Fransız Enstitüsü'nde sürdürdü. Çeşitli liselerde öğretmenlik yaptı ve 1928'de Simone de Beauvoir'la tanıştı. 1939 yılında II. Dünya Savaşı başlayınca Fransız ordusuna meteorolog olarak hizmet vermeye başladı. 1940 yılında Almanlar tarafından yakalanıp 9 aylığına hapse atılmasının sonrasında Direniş hareketine katıldı. Sinekler adlı ünlü oyunu bu koşullarda yazıldı ve sahnelendi. Aynı sekilde, Varlık ve Hiçlik adlı kendi felsefesini açıkladığı ünlü yapıtı da bu sırada yazıldı (1943). 1945 yılında öğretmenliği bıraktı ve "Les Temps Modernes" adlı edebi-politik dergiyi çıkarmaya başladı. Kitaplarının neredeyse tümü edebi ve politik sorunları işleyen kuramsal metinler olarak şekillendi. Sartre, savaş sonrası dönemde ise özellikle politik etkinlikleriyle öne çıkmaya başladı. Soğuk savaş dönemi boyunca birçok eleştirisine rağmen Sovyetler Birliği'ni desteklemiş, Fransa'nın Cezayir'e karşı yürüttüğü savaşa karşı çıkmıştır. Çıkardığı dergi, bu bağlamda yoğun bir etkinlik göstermiştir. Sartre, hep sol politik görüşe yakın olmuştur. 1956 yılında Macaristan'ın Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmesine kadar Fransız Komünist Partisi'ni (PCF) desteklemiş, ardından desteğini çekmiştir. Ardından Fransız Komünist Partisi'nin Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nden daha bağımsız politikalar izleyebilmesine dolaylı katkısı olmuştur. 1960'ların sonlarında Sartre, kurulu komünist partileri reddettiği için Maocuları destekledi. Sartre daha sonra Maocularla ittifak halinde olduğunu reddetmiş ve Mayıs olaylarından sonra "Eger biri tüm kitaplarımı yeniden okursa, benim hiç değişmediğimi, hep anarşist olarak kaldığımı anlayacaktır." demiştir. Bundan sonra kendisinin anarşist olarak tanıtılmasını uygun karşılamıştır. Sartre, 1964 yılında kendisine verilmek istenen Nobel Edebiyat Ödülünü geri çevirmiştir. Bunun hem yapıtlarına hem de politik konumuna zarar verecegini düşünmüştür. "121'ler Manifestosu" olarak bilinen bildirgeyi imzalamış ve 1961-1962 yılındaki büyük gösterilere katılmıştır. Ayrıca, 1966-67 yılları arasında Vietnam Savaşı'nda meydana gelen katliamları sorgulamak üzere kurulmuş olan Russell Mahkemesi'nin de başkanlığını yapmıştır. Politik etkinlikleri giderek yoğunlaşmış ve kendi iç-dönüşümleriyle birlikte şekillenmiştir. 1968olayları Sartre'ın kendi fikirlerini ve geleneksel entelektüel konumlarını da sorguladığı bir dönem olmuştur. Sovyetler'in Prag'a müdahalesinin ve Fransa'daki öğrenci hareketlerinin üzerine, teorik politik alanı yeniden değerlendirmeye başlamış, 1973'te Liberation'u kurmuştur. 1974 yılında Sartre'ın gözleri büyük oranda görmez oldu. Bu nedenle politik etkinlikleri yavaşladı, ancak her zaman yine de Batı'nın Doğu üzerindeki baskılarına karşı etkinliklerde bulundu ve insan hakları konusunda her zaman duyarlı oldu. Bu tutumuyla, Aydınların yeri ve rolükonusunda hem teorik hem de pratik bir örnek oluşturdu. Öte yandan siyasal aktifliğinin onun edebi ve felsefi yönünü gölgelediği söylenemez. Sartre her şeyden önce kendisinden iyi bir edebiyatçı ve yetkin bir filozof olarak söz ettirmeyi başardı. 15 Nisan 1980'de Paris'te öldüğünde geride felsefe ve edebiyat açısından büyük değerde metinler bıraktı. Kendi varoluşçu felsefesini işlediği yapıtları başlıca; Özgürlügün Yolları, Bulantı, Gizli Oturum, Kirli Eller, Sözcükler, Duvarolarak belirtilebilir. Sartre'ın Varoluşçuluğu: Varoluşçuluk, esas olarak 17. yüzyıldan beri var olmakla birlikte, gerçek ününü Sartre ile birlikte kazanmıştır. 20.yüzyılda, Martin Heidegger gibi kendine özgü ve yetkin varoluşçu filozoflar söz konusu olmakla birlikte, bir felsefe olarak varoluşçuluk asıl etkisini Albert Camus ve özellikle de Sartre ile birlikte göstermiştir. Sartre, varoluşçu felsefenin hem felsefi hem de siyasal alandaki taşıyıcısı, uygulayıcısı olmakla bir entelektüel ve filozof olarak ayrı bir yer edinmiştir. Varoluşçuluğun, geriye doğru gidildiğinde Blaise Pascal'a kadar uzayan bir geçmişe sahip olduğu görülür; bu elbette belli bir şekilde anlaşılan varoluşçuluk anlamında bir felsefe eğilimidir, bunun yanı sıra varoluşçuluğun argümanlarının bir kısmı, nüve halinde ya da perspektif düzleminde de olsa çok daha öncelerde, örneğin Sokrates felsefesinde, kutsal metinlerde vb. de bulunmaktadır. Ama felsefe tarihi incelemelerinde bir felsefe eğilimi olarak Varoluşçuluğu Pascal ile birlikte ele alıp değerlendirmek yaygın bir tutumdur. Daha sonraları, Soren Kierkegaard varoluşçuluğun anlaşılmasına tam olarak belli bir şekil verir. Buna göre dünyadaki insanın varoluşu bir problematiktir ve felsefenin soruşturulması bunun üzerine yürütülmelidir. İsa, modern varoluşçuluğun kurucusu olarak kabul edilir. Varoluşçuluk öyle ki hem edebiyat alanında hem de felsefe alanında etkili olmuş ve çeşitli şekillerde temsilcilerini bulmuştur. Friedrich Nietzsche, Martin Heidegger, Albert Camus, Dostoyevski varoluşçuluk dendiğinde akla gelen ve modern varoluşçuluğun temsilcileri olarak incelenen isimlerdir. Sartre'ın, varoluşçuluğunda ilk olarak görülen, insanın önceden-tanımlanmamış bir varlık olarak ele alınmasıdır. İnsan kendi yaşamını ya da tanımını kendi kararlarıyla verecektir. İnsanın içinde bulunduğu koşullar içinde yaptığı tercihleri onun kim olacağını ve ne olacağını belirler. Bu, "varoluş özden önce gelir" sözünün anlamıdır. İnsan önceden-zaten-belirlenmiş bir öze sahip değildir, daha çok o özünü kendi eyleyişleriyle gerçekleştirecek, yani varoluşunu şekillendirerek özünü ortaya koyacaktır. Kahraman ya da alçak olmak, insanın kendi yaptıklarıyla ilgili bir sonuçtur. Bu anlamda varoluşçu felsefede insanın etik bir varlık olarak şekillendirildiği, ama bunun da siyasalı yadsımayan bir etik olduğu görülür. İnsan belirli bir bütünlüğün içine doğmuştur, burada belirli bağımlılıkları vardır ve yaşamı boyunca bu bağımlılıklar içinde bazı kararlar vermek zorundadır. İşte bu kararlar insanın varoluşunun gerçekleştirilmesidir. Bu anlamda Sartre varoluşçuluğu genelde sanıldığının aksine ve varoluşçu edebi metinlerde görülen karamsarlığa rağmen iyimser bir felsefe olarak değerlendirir. Bu felsefede özgürlük ve bağımlılık arasında tuhaf bir ilişki kurulur, öyle ki, Sartre; insan kendi özgürlüğüne mahkum edilmiştir der. Sartre'a göre insan kendi kararlarıyla ve tercihleriyle özgürlügünü gerçekleştirmek zorundadır. Öte yandan varoluşçuluk belirtildiği gibi iyimser bir felsefedir ve özünde hümanisttir. Hümanizm Sartre'ın felsefesinde önemli bir yöndür. 20. yüzyılın ikinci yarısı özellikle Hümanizmin kuramsal ve felsefi olarak reddedilmesi ve eleştirilmesi olarak ortaya çıkmış olmasına ve bunların çoğunluğunun Fransa kaynaklı olmalarına rağmen, Sartre ısrarla, kendi felsefi konumunu ifade etmek için özgül bir şekilde anladığı anlamda hümanizmi vurgular. Sartre Varoluşçuluk Hümanizmdir der ve bu isimde felsefi bir çalışması vardır. Bulantı Bulantı, Sartre'ın aynı adlı kitabı olmasının yanı sıra, terim olarak da Sarte'ın varoluşçu felsefesini ifade etmektedir. Dünyanın kendinde varlığı ("kendinde şey"), insana bulantı duygusu verir; çünkü gerçeklik, yani varlıklar ne iseler o olarak orada öylece ve anlamsız bir şekilde dururlar. Bilinç ise, "kendi-için-şey"dir, ve o hiçlikle ortaya konur. Sartre, felsefi olarak "Varlık ve Hiçlik" kitabında bu noktaları açıklar. Daha sonra da Bulantı romanında edebi bir metin olarak konuyu somut biçimde değerlendirir. Bulantı romanının kahramanı Antoine Roquentin'dir. İlk kez yerde gördüğü bir taş parçasını eğilip almak istediğinde bunu yapamadığını fark eder; çünkü bu anda varoluşun saçmalığına karşı bir bulantı duymaya başlar, varlıkların varoluşuna, doluluğuna karşı duyulan bir bulantı. Bu dünyanın özündeki kendinde anlamsız varlığı karşısında duyulan bir bulantı'dır. Sartre'a göre hissedilen bu bulantı hissi, kişinin varlıkların kendiliğinden varoluşlarının doğurduğu anlamsızlıktan sıyrılmasını sağlar ve onu bilinçli bir varlık olma konumuna getirir. Varoluşçu Marksizm Sartre'a göre Marksizm esas itibariyle varoluşçu bir mantıkla değerlendirilebilir ve değerlendirilmelidir. Marksizm, yapısalcılık gibi kuramcı eğilimlerin iddialarının aksine özünde Hümanisttir; "Marksizm hümanizmdir", der Sartre. Diyalektik Aklın Eleştirisi'nde Sartre, varoluşçulukla Marksizmi karşılaştırarak değerlendirir ve Marksizmin, "çağımızın aşılmaz bir felsefi ufku olduğu" saptamasını yapar. Sartre'a göre; bir Descartes ve Locke dönemi, bir Kant ve Hegel dönemi, ve son olarak bir Marx dönemi söz konusudur. Bu temsilcilerin hepsi, bütün bir kültürün tarihsel ufkunu temsil ederler ve Marx bunların en yetkinleşmiş halidir. Tarihsel bir perspektif olarak Marksizmi kesin bir şekilde önerir ve "insanlık tarihinin tek geçerli yorumu"nun Marksizm ya daDiyalektik Materyalizm olduğunu söyler. "Hiç olmazsa zamanımız için" der Sartre, "marksizm aşılamazdır". Sartre ve Aydın tavrı: Sartre, bir aydın ya da entelektüel olarak her zaman çok özel bir konumda durmuş, her zaman bu aydın konumu üzerinden tartışmalar yürütülemesine vesile olmuştur. Hem savunduğu hem de uyguladığı aydın tavrı, Sartre'ı entelektüeller arasında özel bir konumda tutar. Öyle ki, Sartre, hem tamamen özgürlükçü ve bağımsız bir konumda bulunup hem de sıkı bağlanımları gerektiren pek çok politik tavrı, tereddüte ya da çelişkilere düşmeksizin sergileyebilmiş ve zamanının bütün sorunları konusunda neredeyse aktif bir tavır sergileyebilmiştir. Bu bakımdan Sartre için, "çağının tanığı ve vicdanı" diye söz edilmesi yanlış olmaz. Sartre'ı Sartre yapan yalnızca felsefi çalışmalarının yetkinliği ve özgül varoluşçu kuramının ilgi çekiciliği değil, aynı zamanda sergilediği aktif aydın tavrıdır. Sartre, bu noktada kuram ve eylem adamı niteliklerini birleştirmiş durumdadır. Sartre'ın anladığı ve savunduğu anlamda aydın, ister eylem alanında ister yazı masasında olsun, esasta aydını aydın yapan nitelik, yaşadığı zamanın dünyasına sırt çevirmeyen, bu dönemin gerçekliklerinden ve çelişkilerinden kaçınmayan, aksine tutumunu ve eylemini bu gerçeklikler ve çıkmazlardan hareketle oluşturup belirleyen tavırdır. Bu anlamda Sartre'ın bir bütün yaşam doğrultusu bu bakışın doğrulanmasıdır. Dolayısıyla da, Sartre'ın sergilediği aydın tavrı ve kişiliği, varoluşçuluğun edebiyattaki yetkin temsilcisi olarak kabul edilen Dostoyevski'nin sözünü onaylar niteliktedir; "Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur." Bu söz Sartre'ın anladığı ve örneğini sergilediği anlamda aydının tavrının da iyi bir açıklanmasıdır.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.