Dan oyuncaklarını tek tek gösterdi bana; çocukların her zaman, yetişkinlerin ise yalnızca hayat üzerine oynadıkları kritik anlarda gösterebildikleri olağanüstü bir ciddiyetle oyuncakların özelliklerini anlattı.
"Bu savaşın gaddarlığı, onun bir savaş olmamasında. Burada belli bir düşman yok; düşman herhangi birisi olabilir. Düşmanın belli bir yeri de yok; o her yerde olabilir: içeride ve dışarıda, yukarıda ve aşağıda, önde ve arkada. Diğer savaşlar kazanmak için yapılır; bu savaş öyle değil: öldürerek kazanamayacağımızı hepimiz bilsek de, yalnızca öldürmek için yapılıyor. Kendimizi kandırmanın anlamı yok: bu, yok etmek üzere kalkışılan bir savaş: insanlar ya da bitki örtüsü, hiç fark etmez, ne kadar çok öldürürsek o kadar iyi. Ülkeyi yerle bir edeceğiz, hiçbir şey bırakmamacasına. Savaşı kazanmayacağız. Bu savaş kazanılabilecek bir savaş olmadığı ya da ancak Charlie kadar kazanabileceğimiz bir savaş olduğu için kazanmayacağız. O öldürmeye ve ölmeye hazır; bizim tek istediğimiz şey ise, burada geçirmemiz gereken on iki ayın çabucak geçmesi ve eve dönmemiz. Boyuna öldürüyoruz ve ölüyoruz; ama neden öldürdüğümüzü ve öldüğümüzü kimse bilmiyor. Hepimiz niye burada olduğumuzu, neden öldürdüğümüzü ve ölebileceğimizi anlamış numarası yapmak için didinip duruyoruz;, bunu büsbütün çıldırmamak için yapıyoruz. Çünkü burada hepimiz deliyiz, deliyiz ve yalnızız. Ne ilerleme olasılığı var ne de geri çekilme; ne kazanılacak ne de kaybedilecek bir şey var. Güneş görmeyen boş bir kuyunun dibine yerleştirilmiş görünmez bir dairede volta atıp duruyor gibiyiz. Karanlıkta yazıyorum. Korkmuyorum. Ama kimi zaman, kim olduğumu anlamak üzereymişim gibi geliyor, herhangi bir yolda herhangi bir dönemecin arkasında bir asker olarak karşıma çıkıvereceğimi düşününce ürküyorum."