İslâm, hayatı belli bir iman sistemine göre yaşama tarzıdır. Sabahtan akşama, geceden gündüze, evden iş yerine, beşikten mezara kadar insanın her anını ilgilendiren bir sistemdir. İnsanın içinde yaşadığı bir ortamdır. Yakasına taktığı bir rozet değildir. Üzerine giyip çıkardığı bir libas değildir. İçinde yaşadığı bir ortamdır. O bakımdan bazı şeyler ibadettir. Şaşarsınız, şaşacak şeyler vardır, ibadet sayılır. Mesela evlilik ibadettir. Karı kocanın evlilik münasebetleri sevaptır. Sükut ibadettir. İyi bir niyet ibadettir; sadece temenni ediyor, içinden iyi bir şeye niyet ediyor, bu ibadettir.
Eski bir İranlı mütefekkir şair diyor ki;
"Bu hayat başı ve sonu kopmuş bir kitap gibidir." Bilgileri var ama baş tarafı kopmuş, başı belli değil. Sonuç kısmı kopmuş, o da belli değil.
Beş vakit namaz kılmayıp, Kur'ân dahi okumasını bilmeden mal biriktiren ve bununla kendini zengin zannedip etrafa hava atan kimse dünyanın en ahmak kimsesidir
Zîra âhiretteki fakirliğin farkında bile değildir.
Din kuru merasim değildir, dış şekil değildir, özdür, samimiyettir, tamamen samimiyettir. Allah’a karşı samimiyet, Resûlûne karşı samimiyet, Kur’an’a karşı samimiyet, yöneticilere karşı samimiyet, genel olarak müslümanların hepsine karşı samimiyet. Böyle özetliyor Peygamber efendimiz. Sonra Îslâm’ın emir ve yasakları kaprisli emirler değildir. "Ben böyle istiyorum, böyle yapacaksın! İlle de yapacaksın." filan gibi bir mantıkla verilmiş emirler değildir. Ya nasıldır? İslâm’ın emirlerinde beş hedef güdülmüştür.
1) İnancı korumak
2) Ruhu korumak
3) Nesli korumak
4) Aklı korumak
5) Malı korumak