Müslümanlar açısından zaman, apayrı bir sorumluluktur. Zira nefes alıp-verdiğimiz her bir an bile bir kulluktur. Her anın, her dakikanın hesabını vereceğimize inanırız biz. Ona göre yaşar, ona göre zamanı ayları, günleri değerlendiririz. Malesef kültürümüzde “zaman öldürmek” diye bir kullanım varsa da, kitabımızda, inancımızda böyle bir mana ve mefhum yoktur. Sözüm ona “zaman öldürenler” aslında kendi ruhlarını öldürmekten başka bir şey yapmazlar. “Felekten bir gün çalalım” diyenler, sadece kendi ömür sermayesini çarçur etmektedirler. “Delikanlıdır, gençtir gezecek-eğlenecek” diyenler, insanın baharını kışa, en güzel fırsatlarını boşa çıkarmayı marifet sayarlar ne yazık ki! Arap özdeyişinde denildiği gibi “Ayıp bizdedir amma, zamanımızı ayıplarız!”
Müslüman açısından zaman, öldürülecek bir şey değil, tam tersine planlanacak bir unsurdur. Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık... Yahut yirmi dört saatlik bir gün planlanır, ezanlarla, namazlarla... En bereketli seher vakti ile başlanır güne. Geceyi de gündüzü de onların sahibi olan, baş eden Allah'ı razı edecek şekilde değerlendirir Müslüman.
Kitabı okurken alimlerin nasıl vakite kıymet verdiklerini daha iyi anlıyorsunuz. Mutlaka okunması gereken bir kitap.